yayınladığın yazıda geçenlerin artık çok da doğru olmadığını fark edince, garip bir huzursuzluk kaplıyor insanı... sonra siliyorsun ya da gereksiz buluyorsun, kendini gizlemek istiyorsun falan filan...
ama şimdi dursun bu böyle. bakarsın yarın gerçekten de tam olarak öyle hissederim. hem hissetmesem nolur:) Eski bir Çin atasözü şöyle dermiş; ''Takma kafana ahbap, kartları kader karıştırır, sen de oynarsın.''
29 Mayıs 2010
Hi everyone!
''Tam üç yıl olmuş dün. Az önce fark ettim.''
Son günlerde Emre Aydın dinleye dinleye böyle oldu. Ben de az önce fark ettim. Ne tesadüf. Bir kapıdan girmişim ve her şey değişmiş. Bunu daha sonra anlatıcam. Şimdi burda uzatamayacağım maalesef.. Çünkü Caffe Nero'nun nimetlerinden faydalanıyorum.
Şu limonata gibi berrak, huzurlu, taptaze görünmek gerek artık bugünlerde. Ehh zor ama tabi. Hayatımın karanlık filan değil ama, her şeyimi kaybettiğim, en boktan zamanlarını yaşarken limonata gibi görünmek kolay değil. Zamana güvenmiyorum, hayata güvenmiyorum. En sevdiğim şeyleri alıp giderken, yerine yenilerini getirme ihtimalini istemiyorum! Belki de saklanbaç filan oynuyordur bilmem ki.''
Üç gün önce böyle bişeyler yazmıştım ama sonra vazgeçtim nedense. Düşündüklerim biraz farklı ama durum pek farklı değil, şimdi de Starbucks'ın nimetlerinden faydalanıyorum :)
Ama artık zamana güveniyorum.
Son günlerde zihnimde görüntüler, kelimler, fikirler uçuşuyor. Uzun zamandır ilk kez üretmek istediğim bir şeyler var. Uzun zamandır ilk kez heyecan duyuyorum. En güzeli, görünürde işle ilgili filan değil. Yeni bir hayata başlar gibi heyecan verici.
Bazen 'ben şunu yapmak istiyorum' diyip durduğun ya da kurduğun hayaller, ulaşılamadıkça o kadar sıradanlaşıyor ki... Bir süre sonra, üretecek ya da hayalini kuracak yeni bişeyler kalmayabiliyor. Anlamından yitirebiliyor. Bütün bunların dışına çıkıp uzak olmayan ama yine de bambaşka bir şey yapmayı düşünmek... Bilemiyorum...Yenilenme düşüncesine bile ihtiyacım olduğundan cazip geliyordur belki...
Demem o ki bir projem var. Gerçekleşmesi biraz zor ama imkansız değil. Bu fikri seviyorum. Limonata gibi olmamı sağlıyor.;)
Derin bir uykudan uyanmış gibiyim ve umarım geçici değildir. Herkese günaydın!
Son günlerde Emre Aydın dinleye dinleye böyle oldu. Ben de az önce fark ettim. Ne tesadüf. Bir kapıdan girmişim ve her şey değişmiş. Bunu daha sonra anlatıcam. Şimdi burda uzatamayacağım maalesef.. Çünkü Caffe Nero'nun nimetlerinden faydalanıyorum.
Şu limonata gibi berrak, huzurlu, taptaze görünmek gerek artık bugünlerde. Ehh zor ama tabi. Hayatımın karanlık filan değil ama, her şeyimi kaybettiğim, en boktan zamanlarını yaşarken limonata gibi görünmek kolay değil. Zamana güvenmiyorum, hayata güvenmiyorum. En sevdiğim şeyleri alıp giderken, yerine yenilerini getirme ihtimalini istemiyorum! Belki de saklanbaç filan oynuyordur bilmem ki.''
Üç gün önce böyle bişeyler yazmıştım ama sonra vazgeçtim nedense. Düşündüklerim biraz farklı ama durum pek farklı değil, şimdi de Starbucks'ın nimetlerinden faydalanıyorum :)
Ama artık zamana güveniyorum.
Son günlerde zihnimde görüntüler, kelimler, fikirler uçuşuyor. Uzun zamandır ilk kez üretmek istediğim bir şeyler var. Uzun zamandır ilk kez heyecan duyuyorum. En güzeli, görünürde işle ilgili filan değil. Yeni bir hayata başlar gibi heyecan verici.
Bazen 'ben şunu yapmak istiyorum' diyip durduğun ya da kurduğun hayaller, ulaşılamadıkça o kadar sıradanlaşıyor ki... Bir süre sonra, üretecek ya da hayalini kuracak yeni bişeyler kalmayabiliyor. Anlamından yitirebiliyor. Bütün bunların dışına çıkıp uzak olmayan ama yine de bambaşka bir şey yapmayı düşünmek... Bilemiyorum...Yenilenme düşüncesine bile ihtiyacım olduğundan cazip geliyordur belki...
Demem o ki bir projem var. Gerçekleşmesi biraz zor ama imkansız değil. Bu fikri seviyorum. Limonata gibi olmamı sağlıyor.;)
Derin bir uykudan uyanmış gibiyim ve umarım geçici değildir. Herkese günaydın!
24 Mayıs 2010
...
''Aslında hep ordaydı. Fondaki sesler, gizli servis ve hatta nükleer savaş tehdidi gibi, zamanla alıştığımız şeyler gibiydi.''
Yıllar sonra özleyip tekrar izlemeye başladığım Dawson's Creek'ten...
Kimse bişey anlamaz belki ama böyle hissetmesem de, o kadar tanıdık ve bildik bir his ki...
Yıllar sonra özleyip tekrar izlemeye başladığım Dawson's Creek'ten...
Kimse bişey anlamaz belki ama böyle hissetmesem de, o kadar tanıdık ve bildik bir his ki...
21 Mayıs 2010
20 Mayıs 2010
niye böyle?
Her sabah uyandığında, her günün sonunda.
Her son yudumda, her yolun sonunda...
Hep aynı soru düşer aklına; niye böyle? niye?
18 Mayıs 2010
zaman zaman...
''Malesef yan etkisi olmayan, tanrı armağanı bir ilaç yok daha. ama her şeyin zararını giderecek bişeyler var bu dünyada... ironik oldu galiba; zaman bazı şeylerin acısını giderecek, zamanın acısını başka bir şey giderecek, hiç "tam" olamayacağız ama yine de bişeyler diğer şeyleri düzelticek bizde iz bırakma pahasına...''
FepAden
17 Mayıs 2010
turn to the left turn to the right
N'aber blog?
İyi diyelim iyi mi olalım?
Sen de az klişe değilmişsin hani!
Sessiz geçen zamanı telafi edecek bir şey yazmayacağım. Üzgünüm.
*
''
Televizyonda, konuşan bir adam görüyorum. O adamla ilgili şeylerden uzak kaldığım için bile üzüldüğümü hissediyorum. Hayat ne acayip!
*
Zaman her şeyin ilacıdır ya hani.. Ama tüm ilaçlardan daha çok yan etkisi vardır. Fakat kimse bundan söz etmek istemez.
*
Oysa, Baykal'ın istifasını bile konuşabilirdik.
Hayat cidden acayip!
İyi diyelim iyi mi olalım?
Sen de az klişe değilmişsin hani!
Sessiz geçen zamanı telafi edecek bir şey yazmayacağım. Üzgünüm.
*
''
Televizyonda, konuşan bir adam görüyorum. O adamla ilgili şeylerden uzak kaldığım için bile üzüldüğümü hissediyorum. Hayat ne acayip!
*
Zaman her şeyin ilacıdır ya hani.. Ama tüm ilaçlardan daha çok yan etkisi vardır. Fakat kimse bundan söz etmek istemez.
*
Oysa, Baykal'ın istifasını bile konuşabilirdik.
Hayat cidden acayip!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
yarım bir kalp olmuş orda. bazen çekim yaparken ne çektiğimi görmüyorum, sonuca da şaşırıyorum böyle. üzerine pek çok şey yazılabilecek bir ...
-
Kendimi iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi hissediyordum. hani biri arkadan tutar da dengeni sağlar ya... sen...
-
çok şükür. uykusuzluğun binbir türlü hali/sebebi varmış. şimdi gecenin bi yarısı yatağımdan kalkıp düşüyorum; öylece kendi kendine duran bi ...
-
sabahın 9'unda çaldığı müziklere anlam veremediğim bir yayın organına maruz kalıyorum. ardından sığındığım kendi müziklerim bile fayda e...
-
* gelgitlere alışma konusunda oldukça geliştirdim kendimi sanırım. eskiden her dalgalanma gözyaşına dönerken şimdi sadece sarsılıyorum. * ba...
-
Henüz çifte kavrulmamış haliyle, nereyi netlediğim belli olmayan fotolarla biscotti... bloga renk katsın biraz:)
-
Nisan ayının son post'u da kendi içinde çelişkiler taşıyabilir baştan uyarayım. Zira gün içersinde yazmış olsaydım bir bahar şenliği hav...
-
aniden gelen, daha doğrusu çöken o his var ya.. hiçbir sebebi yokken üstelik... her şey durgunlaştırıp ağırlaştıran.. ondan kaçmanın bi yolu...
-
ben senin için naptım? hiçbir şey peki ben sana naptım? hiçbir şey şimdi bu ellerimde paramparça kalmış an'lar niye?
-
uzuuunn uzun yazasım var blog. 78 satır, 761 kelimelik bir diyeceğim var sana. başucunda dursun bu. baştan söyliyim kızgın değil, öfkeli değ...