'yürüdüğüm süre boyunca, pek çok şey düşündüm. oysa 'hiçbir şey düşünmemek üzere' çıkmıştım yola.'
iç sıkıcı cümlelerin üstünü çizdi önce. kaç yaşında olduğunu düşündü. kaç yılını aynı şeyi düşünerek geçirdiğini... 27 yaşında, bir baltaya sap olmakla, ağaç olmak, çiçek olmak arasında gidip gelen biri. elle tutulur bir başarısı yok. yaptıkları yapabileceklerinin garantisi filan değil. ortaya konulmayan yetenek, yetenek değildir. hiçbir şeye taahhütüm yok. bir tek şey dışında.
yol uzadıkça. ki yol uzamaz evet. açlık vücudumda sinyaller vermeye başladı. beynim de buna yemek hayalleriyle eşlik etti. nefis pizza görüntüleri gözümün önünden geçerken en güzelini kaptım, yanına da bir kırmızı. alerji yapan kırmızı. ama olsun. yürüdüm, biraz daha yürüdüm. tek istediğim temiz hava ve sessizlikken, şimdi hayali bile lezzetli yemeğime ulaşmak en büyük hedefimdi. boş gün demek, boş işler peşinde koşmak demek değil mi? yollar, sarı yaprakları sanki benim şerefime misafir ediyor gibiydi. sarı yapraklarla ne tür bir atmosfer yaratmaya çalışıyordu bilmem ama sonbahar havasına girmiş bir cadde için fazla renkli ve fazla 'yazdan kalma'ydım. üstelik içime bakınca görünen renkler sepya değildi ve fotoğraf makinem de yoktu. her şeyi klişeye bağlama yeteneğimse hemen sağ cebimdeydi.
hedefe ulaşmak için, direncimi kaybetmeden, sabırla yoluma devam ettim. sanki neyin sabrı, neyin direnciyse?
ve ardından sahildeki cafeye geldim. temiz hava ve istediğim gibi olmasa da, yemek vaad eden masalar, sessizlik vaadetmiyordu. benimse insan fazlalığı baş düşmanımdı. ve bu; yalnızlıktan kaçarken, yine yalnızlığa sığınmanın en güzel örneğinin sergisiydi. süreli sergi.
cafeden yavaş ve kararlı adımlarla çıkarken bir b planım olmamasına rağmen, geri dönüş yoluna verdim kendimi. zaten a planım da yoktu. planlar heyecansız, plansızlık yorucuydu.
beni yolun gittiği yere ulaştıran dolmuşta seyrederken, yolculardan ilham alıp yaratıcılık hakkında düşündüm. ortaya çıkmayan yeteneği kelimelerle büyülesem? belki işe yarar. sonbahar tablosu değil, gece yarısı karanlıkta gelen kelimeler değerlidir. ve fakat anladım ki sigara tüttürmek bu işin 'olmasa iyi olur ama'sıdır. ki ama'dan sonraki her şeyin yalan olduğuna inanmasam da inanmak şu an işime gelir. sonuç olarak, sigara sağlığa zararlı fakat yaratıcılığa faydalıydı. üzgünüm ama yazarken, hiç kullanmadığım bir şeyin eksikliğini, körükleyiciliğini hissediyorsam, sebebi budur.
sonunda beni hayallerimdeki yemeğe ve yemek yeme keyfine olmasa da karın doyurucu bir şeylere ulaştırdı.
kırmızı yerine kola, pizza yerine hamburger yemek sarı yaprakları plastik böceklere dönüştürdü.
yol kısaldı. yol yakınlaştı, sevimsizleşti ve grileşti. rüzgar artık ben burdayım dedi. sahildeki insanlar üstlerine bir şey aldı. ben yola koyuldum.
bazı şeyler hiç olmaz. bazıları olur da sen anlamazsın. bazı yollar çok virajlıdır. bazıları dümdüz uzanır.
ve yol eve gelince biter. bütün yollar evimde biter. tüm yalnızlıklar, korkular, endişeler... her şey sende biter.
ledorita/27
27 Eylül 2011
19 Eylül 2011
kırmızı turuncu sarı
''Böyle kendi kendime eğlenemiyorum farkındasın değil mi? Sana gelince hep canım sıkkın oluyor. Ya da fazla keyifli oluyorum, fazla eğleniyorum; fakat sen de ona gelmiyorsun. Bazı arkadaşlıklar böyledir. Zaten unutmuş gibisin de beni. Halbuki dinlesen çok şey anlatırım ama işte o mıymıy eden ses konuşmaya başlayınca susturmalısın beni. Çünkü kara haberler verip, özlemenin kırmızı ve turuncu tonlarından bahsedebilirim sana. Salacak'tan bakınca, Sarıyer'den bakınca, odamdan bakınca görünen silüetinden bahsedebilirim. Göründüğüne yemin bile ederim.
Yanında kırmızı rujlu olur bazen. Silüetten bile seçilir. Olsun... Yanında olsun.
Ama geçecek. Geleceğe yolculuklara hep hayalimden çıkılıyor. Hayalimden, aklımdan, zihnimden... Olduğun yerden, olduğun yere... Olmadığın bir yer bulmak için.
Böyle kendi kendime eğlenemiyorum bak. Kaptırıp gidiyorum. Kapatıp gidiyorum. ''
Yanında kırmızı rujlu olur bazen. Silüetten bile seçilir. Olsun... Yanında olsun.
Ama geçecek. Geleceğe yolculuklara hep hayalimden çıkılıyor. Hayalimden, aklımdan, zihnimden... Olduğun yerden, olduğun yere... Olmadığın bir yer bulmak için.
Böyle kendi kendime eğlenemiyorum bak. Kaptırıp gidiyorum. Kapatıp gidiyorum. ''
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
yarım bir kalp olmuş orda. bazen çekim yaparken ne çektiğimi görmüyorum, sonuca da şaşırıyorum böyle. üzerine pek çok şey yazılabilecek bir ...
-
Kendimi iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi hissediyordum. hani biri arkadan tutar da dengeni sağlar ya... sen...
-
çok şükür. uykusuzluğun binbir türlü hali/sebebi varmış. şimdi gecenin bi yarısı yatağımdan kalkıp düşüyorum; öylece kendi kendine duran bi ...
-
sabahın 9'unda çaldığı müziklere anlam veremediğim bir yayın organına maruz kalıyorum. ardından sığındığım kendi müziklerim bile fayda e...
-
* gelgitlere alışma konusunda oldukça geliştirdim kendimi sanırım. eskiden her dalgalanma gözyaşına dönerken şimdi sadece sarsılıyorum. * ba...
-
Henüz çifte kavrulmamış haliyle, nereyi netlediğim belli olmayan fotolarla biscotti... bloga renk katsın biraz:)
-
Nisan ayının son post'u da kendi içinde çelişkiler taşıyabilir baştan uyarayım. Zira gün içersinde yazmış olsaydım bir bahar şenliği hav...
-
aniden gelen, daha doğrusu çöken o his var ya.. hiçbir sebebi yokken üstelik... her şey durgunlaştırıp ağırlaştıran.. ondan kaçmanın bi yolu...
-
ben senin için naptım? hiçbir şey peki ben sana naptım? hiçbir şey şimdi bu ellerimde paramparça kalmış an'lar niye?
-
uzuuunn uzun yazasım var blog. 78 satır, 761 kelimelik bir diyeceğim var sana. başucunda dursun bu. baştan söyliyim kızgın değil, öfkeli değ...