27 Ekim 2011
27
tatsız tatsız 'yeni kayıt'a bakıyorum. ve canımız sıkkınken kendimizi neşeye vuruyoruz yine. bu duyguyu iyi biliyorum, iyi biliyoruz. iyi hatırlıyorum. şimdi anlatıyorum, en absürt halimle. çokça susuyorum. insan en çok konuşmak istediğinin yanında susuyorsa, en çok anladığının yanında saçmalıyordur belki de. o yüzden biriktiriyorum bir sürü şey. biriktirdikçe çoğalıyor, biriktirdikçe azalıyorum. aynı frekansta başka yayınlar...
22 Ekim 2011
21 Ekim 2011
14 Ekim 2011
insan bekledikçe olgunlaşıyor mu, yoksa olgunlaştıkça mı beklemeyi öğreniyor?
herhangi bir şeyi beklemekten nefret eden biri olarak, son birkaç yılım ıssız bir durakta beklemekle geçti. geçti demek yanlış olur gerçi. halimden memnundum. artık beklemiyor olsam da halen o durak civarında takılıyorum. sigara içsem, ciğerlerim iflas eder, her yer izmarit olurdu. ama murphy yasaları'na göre sigara yaktığın an otobüsün gelirdi. eğer gelecekse... hiç gelmeme ihtimali de var.
o küçük plastik taburede otururken bunları düşündüm desem pek doğru olmaz. yarın ne giysem diye düşündüm. saçlarımın rengine bir çare bulmam lazım diye düşündüm. işten ayrılmak için nasıl bir konuşma yapsam diye düşündüm. görevliler geldi. 5 dakika sonra hazır dedi. bekledim... 15 dakika geçti. yarın ne giyeceğime karar veremedim. yasalar ince ince yağmur şeklinde üzerime yağıyordu. ödevimi yapmam gerektiği aklıma geldi. dünyanın en basit, en klişe ödevi. yine de bundan şikayetçi olmadığımı fark etsem de altı üstü dil kursuna gittiğimi düşününce tadım kaçtı. fakat sadece birkaç ay sonra hayal ettiğim yerde olursam; şimdi küçümsediğim şeyler ''peki bu bilgi gerçek hayatta ne işimize yarayacak'' sorusunun cevabı olabilirdi. içim bir nebze olsun rahatladı.
daha fazla plastik taburede barınamayacağımı anlayıp kendimi tatlı bir yere attım. ''profiterolün üzerine fındık ister misiniz?'' dedi adam. olabilir dedim. beklemek tatlıydı bu defa. suflemi kaçıran garsonu düşündüm o an. aslında adam haklıydı. o sufleyi yememem gerekiyordu o gün. ama bu cümle için ''ben n'aptığımı biliyor muyum?'' bahanesi yerindeydi.
görevliler geldi. 10 dk. sonra hazır dedi. bekledim.. 20 dk. sonra yağmur iyiden iyiye başlamıştı. dünyanın en salaş hırkasının içinde kaybolmak o an için yapılmış en doğru şeydi. fakat işin içine biraz melankoli, biraz romantizm katayım desen etrafta izlenmeye değer bir manzara yoktu. melankoli de romantizm de içimizde.
beklemek sona erdiğinde hemen yola koyuldum. yol boyunca kulağımda müzikle uykuya selam çaktım.
masama dönüp yemekle buluştuğuımda her şey normale dönmeye başladı. sonrası küçük heyecanlar, sonrası iş güç.. sonrası iyilik güzellik.
bkz'lı şekilli post. bayinizde.
bkz'lı şekilli post. bayinizde.
12 Ekim 2011
orada değilse buradadır
küçük bir çocukla bomboş vakit geçirdiğimi fark edince; dedemin, güneş çok kızgınken, gözlük camıyla ışığı yansıtarak kağıt parçasının yakılabildiğini gösterdiği günü hatırladım. ardından, babamın iki karton ve bir ipten telefon yapılabildiğini öğrettiği günü... kağıttan uçaklar yapmak, gemiler yapmak, uçurtma uçurmak yada herhangi bir şey öğretmek... o çocuğu büyütecek, hayatına anlam katacak, herhangi yeni bir şey ve asla unutulmayacak bir anı. anlam herkes için orada bir yerde.
6 Ekim 2011
winter is coming
üşümeye başlayınca, kış yaklaşınca iyice; aklıma 'mahsun' geliyor. sonrası zaten hep soğuk..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
yarım bir kalp olmuş orda. bazen çekim yaparken ne çektiğimi görmüyorum, sonuca da şaşırıyorum böyle. üzerine pek çok şey yazılabilecek bir ...
-
Kendimi iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi hissediyordum. hani biri arkadan tutar da dengeni sağlar ya... sen...
-
çok şükür. uykusuzluğun binbir türlü hali/sebebi varmış. şimdi gecenin bi yarısı yatağımdan kalkıp düşüyorum; öylece kendi kendine duran bi ...
-
sabahın 9'unda çaldığı müziklere anlam veremediğim bir yayın organına maruz kalıyorum. ardından sığındığım kendi müziklerim bile fayda e...
-
* gelgitlere alışma konusunda oldukça geliştirdim kendimi sanırım. eskiden her dalgalanma gözyaşına dönerken şimdi sadece sarsılıyorum. * ba...
-
Henüz çifte kavrulmamış haliyle, nereyi netlediğim belli olmayan fotolarla biscotti... bloga renk katsın biraz:)
-
Nisan ayının son post'u da kendi içinde çelişkiler taşıyabilir baştan uyarayım. Zira gün içersinde yazmış olsaydım bir bahar şenliği hav...
-
aniden gelen, daha doğrusu çöken o his var ya.. hiçbir sebebi yokken üstelik... her şey durgunlaştırıp ağırlaştıran.. ondan kaçmanın bi yolu...
-
ben senin için naptım? hiçbir şey peki ben sana naptım? hiçbir şey şimdi bu ellerimde paramparça kalmış an'lar niye?
-
uzuuunn uzun yazasım var blog. 78 satır, 761 kelimelik bir diyeceğim var sana. başucunda dursun bu. baştan söyliyim kızgın değil, öfkeli değ...