16 Kasım 2008

kararlar, filmler, müzikler ve...

Ayrıldığı sevgilisini aldatmamak için cebine gazete kağıtları doldurup dışarı çıkan adamın hikayesini anımsıyorum.


'O gün'den beri, yani hayatımın tüm renklerini, seslerini, kokusunu , anlamını değiştirdiğinden beri, yalnız dolaşmaya alıştığım caddelerde, kitapçılarda, sana gelen yollarda, kimse beni görmesin, ben kimseyi görmiyim diye yürüyorum artık. Baktığım, gördüğüm her yerde ve her şeyde 'sen' olsan da...Benden bunu istemen bir yana, ruhun bile duymadığı ve evet delilik dahası aptallık olduğu halde... En acıttığın, kızgın, kırgın, ümitsiz ve vazgeçmiş olduğum zamanlarda bile...
Ama gün geliyor ki; artık gözüm kararıyor ve 'yeminimi bozuyorum'. Bozduğum halde olmayacağını bilerek.. Bana açılmış sevgi dolu kollar düşüyor aklıma... İyi ve kötü yanlarım savaşıyor... Olur diyorum, olmaz diyorum, evet'ler hayır'lar kapışıyor birbiriyle.. ve gözümü karartıyorum sen bana yine umursamaz gülümsediğin o an'da... Sonra çıkıp gidiyorsun. Ben o hırsla alıyorum telefonu elime...O'nun adını buluyorum rehberden. Arıyorum. Ama bir yanım da aradığım numaraya ulaşamasam keşke ya da keşke duymasa, açmasa diyor...Fakat ulaşıyorum, uzaktaki ses; 'iyiyim canım sen nasılsın' diyor. 'iyiyim ben de' diyorum. Sesim tedirgin ve yabancı kendime... Amatör oyuncular gibi söylüyorum repliklerimi... Kendin bile inanmamışsın söylediklerine, karşındaki nasıl inansın diyorum. Yapaylığımdan utanıyorum.
Birkaç soru soruyorum o'na ve cevapları ne olumlu ne de olumsuz oluyor. Ama olumsuzları duymak işime geliyor, gerisini düşünmüyorum... Ohh diyorum sessizce, seviniyorum. Sonra çözüm yolları, alternatifler sayıyor ama umursamıyorum bile...
Sonuç olarak; olmuyor...gitmiyorum, gidemiyorum...yapamıyorum...

Yine aptal, yine aşık, yine sadık, yine saf oluyor aynadaki karşılığım...

***
ve sonra kendimi uzak'birinin yanında değil, sinema salonunda buluyorum o akşamüstü.

Tam da beklediğim anda; '' Ben ayrılmak istiyorum!'' diyor adam... Yapamayacağını anlıyor, bunalıyor, korkuyor, kaçıyor... Sıradan ve zaman zaman rahatsız edici bir hikayeyi müthiş bir biçimde anlatan filmde bir ayna buluyorum pekçok kişi gibi...müziklerinde çarpılıyorum, kayboluyorum... kadere olan inancımın bir kanıtını daha buluyorum... Hislere, sezgilere, 'söylenmeyene', satır aralarına olan inancımı...ve hepsinin binlerce kez olduğu gibi, bir kez daha, söylediklerini duyuyorum. Biliyorum geçecek. Bitecek tüm 'karın ağılarım'. Daha az ağlayıp, daha az üzüleceğim. Canım daha az yanacak adını duyduğumda... Kokun burnuma gelemeyecek ama, ellerime dokunuşunun nasıl olduğunu, teninin sıcaklığını bileceğim ama hep biraz 'mesafeli' ve 'yarım' kalacak... Başka yerlerde, başka hayatları yaşarken biz... Bildiğim, inandığım, bana güç veren, kalbimi ısıtan bir şey olacak; senin 'o adam' olduğun... senden sonra, neler ve kimler olduğunun adı, önemi, anlamı olmayacak... hep bir yerde bir parçasını bırakmış yarım kalacağım... ve bir gün karşılaşır da konuşursak eğer; 'iyiyim' derken gözlerimi kaçıracağım belki, yalan söylediğimi anlamaman için... ama nafile... anlayacaksın...bileceksin... çünkü hep bildin...

ve biliyorum hikayemiz böyle olacak...eğer istersen...
***
Not: Film: Issız Adam
Müzikler: daha sonra...

Hiç yorum yok:

Pages - Menu

Popular Posts

takip edenler

Blogger news

Blogroll

About

Blogger templates

Kişisel web sitesi Kişisel web sitesi