12 Ağustos 2010

y que todo tesoro eres tú para mí

dün, ramazan ayının gelmesi münasebetiyle ilgili bir post yazıyordum ki, bana bi haller oldu. fenalaştım filan...yarım kaldı, sonra da bitirmek canım istemedi.

çocukluğumun pek de hatırlamadığım ilk zamanları dışında, hayatım boyunca kendimi en 'huzurlu' hissettiğim dönemi geride bıraktığımı düşündüğüm için, bu yıl ramazan benim için daha zor geçecek. zaten özlediğim pek çok şeyi daha çok özletecek... kahvaltının mutlulukla ilgisi varsa, huzurun da iftarla ilgisi var, en azından benim için... ama biliyorum ki hiç geri gelmeyecek şeyler fena halde özleniyor. hiç geri gelmeyecek olmasa bile(!)... böyle hissettikçe daha iyi anlıyorum. bu, insanı büyüten bir duygu. ve hiçbir yerde, hiçbir dilde rehberi yok.

insan vazgeçmek üzere olduğu şeylere daha sıkı sıkıya bağlanıyor bazen. saçlarını kestirmeye gittiğin gün saçların bi güzel görünür kıyamazsın önce... boyamak istediğinde de rengi iyi görünür. bu hep böyledir.
işinden istifa etmeyi düşünürsün, bir süre için vazgeçersin, göze alamazsın. kıyamazsın filan... sonra aradan kısa bir zaman geçer, işten çıkarılırsın. sevgilinden ayrılmaya karar verirsin ama nasıl söyleyeceğini bilmeden o sana ayrılalım der. bu da bazen böyledir. murphy kanunları sanırım.

böyle böyle bişeyler geçiyor işte aklımdan... ve daha pek çok şey... ama iki satır yazıp bırakıyorum son zamanlarda. ama zaten çok sıcak, bir de şimdi aç susuzken her şey fazla geliyor di mi?

yormadan yol gösterici bişeyler izleyelim, okulayım. müzik dinleyelim filan...

bu arada, başlıktaki cümlenin anlamı çok ama çok güzel...

Hiç yorum yok:

Pages - Menu

Popular Posts

takip edenler

Blogger news

Blogroll

About

Blogger templates

Kişisel web sitesi Kişisel web sitesi