Eylül de bitti. Herkes çoktan işine gücüne okuluna döndü. Benimse bir şeyleri yapmamak için mazeretlerim kapıya dayanmak üzere. Bunlardan biri de üşümek. O kadar üşüyorum ki 'ne yapıyorsun?' diye soranlara sadece 'üşüyorum' demek istiyorum bugünlerde. Ama yine de bu soruya verecek cevaplarım çoğalıyor günbegün. Yeni görevler peşindeyim Joe!
Neredeyse bir yıldır, nasıl bu kadar boş ve nasıl bu kadar yoğun olduğumu anlayamıyorum zaten. Yoğunluktan blog bile yazamıyorum düşün. Birikenleri yazmak için oturduğumdaysa, ya konsantrasyon eksikliğinden takılıp kalıyorum ya da ilham perilerim yanıma yanaşmıyor. Çoğu zaman da sadece canım istemiyor.
Sadece zamana ihtiyaç var. Her şeyin zamanı geldiğinde olması doğanın en temel kanunu değil mi?. Bunu sadece kendi içine bakarak bile görebilirsin. Daha niye dert ediniyoruz anlamıyorum ki. Önce kendime sonra sana hatırlatırım dostum. Şimdiyse çorapsız gezmeme vakti. 'yaz geçer' okuma vakti... ve yazmaya üşendiğim, henüz tam da hissedemediğim pek çok serin, sarımsı ve hüzün dolu şeyin vakti... şimdiyse gitme vakti...
Sadece zamana ihtiyaç var. Her şeyin zamanı geldiğinde olması doğanın en temel kanunu değil mi?. Bunu sadece kendi içine bakarak bile görebilirsin. Daha niye dert ediniyoruz anlamıyorum ki. Önce kendime sonra sana hatırlatırım dostum. Şimdiyse çorapsız gezmeme vakti. 'yaz geçer' okuma vakti... ve yazmaya üşendiğim, henüz tam da hissedemediğim pek çok serin, sarımsı ve hüzün dolu şeyin vakti... şimdiyse gitme vakti...
*you are dinler misin gitmeden?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder