30 Haziran 2012
bir cuma akşamı daha başbaşayız blogum. ben bu satırları bitirene dek gece yarısı olacak.
bazen düşünüyorum da, cuma akşamları kadar sevilmiş miyizdir hayatta hiç? cuma akşamını bekler gibi beklenmiş miyizdir?
son günlerde, sanki bir şeylerin son günlerindeymişim gibi hissediyorum. tehlike çanları uzaktan çalmaya başlıyor gibi sanki. 'kötü bir şey olacak' hissi kadar lanet bişey yok. üstelik yaz ortası, renkli, güneşli ve pür neşe iken hiç çekilmiyor. pür neşe olan ben değilim ama olsun. bugünlerde iş hayatı pamuk ipliğinde olan biri olarak, neşe yersiz bir kelime.
geçen cumartesi, sevgili bilgisayarım ve ben en sevdiğim nero'ya gittik. evet kahve eşliğinde internetlerini sömürmem gerekiyordu. benden beklenen uzun mu uzun fakat eğlenceli bir rapor vardı. ve bunu yapmak için uygun da bir mekan... yanında ne gider derken buz gibi bir latte, mis gibi black dedim. fakat lattenin acılığından hoşlanmadım. pek kibar, pek yardımsever baristaya ''şey buna biraz karamel filan bişey ekleyebilir misiniz?'' dedim. ve bol karamel, bol çikolata sosu eşliğinde tatlıya boğulmak üzere masama döndüm. rapor uzayıp giderken özlediğim tadın dumanında kaybolacaktım ki bir yandan da beklediğim insan geldi. çalışma ve kahve/duman keyfi bir anda sona ermese de azalarak bitti.
sonra bir kez daha anladım ki; hayat bazen gerçekten çok saçma. yanında kim olduğu değil, kim olmadığı umrundaysa eğer; kusura bakma ama 'senin işin de zor be abi'
bazı sabahlar uyandığmda o günün eksik ve mutsuz geçeceğini anlıyorum.
bazen de gün ortasında aniden hissediyor ve 'benim neyim var?' diye sorduğumda aynı cevabı alıyorum.
bazen, kısacık anlar içinde, kendimi eksi ben gibi hissediyorum.bir garip çocuksu heyecanla o tandık hallere bürünüp tanıdık bahanelere inanırken buluyorum kendimi. o zaman da soruyorum 'benim neyim var?' diye ve yine aynı cevabı alıyorum.
bir kadın, içi dışı bunlarla doluyken, kafasının üzerindeki baloncukta şu fotoğraf canlanabilir.
bazıları buna umut, bazıları başka şeyler der. bense bir şey dememeyi tercih ediyorum.
buralarda hayat böyle
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
yarım bir kalp olmuş orda. bazen çekim yaparken ne çektiğimi görmüyorum, sonuca da şaşırıyorum böyle. üzerine pek çok şey yazılabilecek bir ...
-
Kendimi iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi hissediyordum. hani biri arkadan tutar da dengeni sağlar ya... sen...
-
çok şükür. uykusuzluğun binbir türlü hali/sebebi varmış. şimdi gecenin bi yarısı yatağımdan kalkıp düşüyorum; öylece kendi kendine duran bi ...
-
sabahın 9'unda çaldığı müziklere anlam veremediğim bir yayın organına maruz kalıyorum. ardından sığındığım kendi müziklerim bile fayda e...
-
* gelgitlere alışma konusunda oldukça geliştirdim kendimi sanırım. eskiden her dalgalanma gözyaşına dönerken şimdi sadece sarsılıyorum. * ba...
-
Henüz çifte kavrulmamış haliyle, nereyi netlediğim belli olmayan fotolarla biscotti... bloga renk katsın biraz:)
-
Nisan ayının son post'u da kendi içinde çelişkiler taşıyabilir baştan uyarayım. Zira gün içersinde yazmış olsaydım bir bahar şenliği hav...
-
aniden gelen, daha doğrusu çöken o his var ya.. hiçbir sebebi yokken üstelik... her şey durgunlaştırıp ağırlaştıran.. ondan kaçmanın bi yolu...
-
ben senin için naptım? hiçbir şey peki ben sana naptım? hiçbir şey şimdi bu ellerimde paramparça kalmış an'lar niye?
-
uzuuunn uzun yazasım var blog. 78 satır, 761 kelimelik bir diyeceğim var sana. başucunda dursun bu. baştan söyliyim kızgın değil, öfkeli değ...
2 yorum:
http://www.youtube.com/watch?v=mGgMZpGYiy8
O halde bu şarkı sana gelsin. Aksine bende cuma günlerini sevmiyorum. Sevemiyorum.
Teşekkür ederim. Bu şarkıdaki kadar sevemedim ben de hiçbir zaman. Ve anladım ki, cumartesi çalışınca cumaları hiç sevmiyorum.
Yorum Gönder