...
bir takvimi tersten açardık
eğer isteseydin...
* Metin Altıok
7 Aralık 2007
21 Kasım 2007
...
demiş şair...
ilişkilerle ilgisi olmasa bile..suskunluk...susmak...
anlatılacak çok şey varken susmak...
söylenebilecek hiçbir şey yokken susmak...
kelimeler kifayetsiz kaldığında susmak...
hiçbir şeyin anlatmaya yetmeyeceğini bilerek susmak...
ve anlamayacağını bilerek...
o kadar çok şey geçerken içinden, hangisinin söylenmesinin daha doğru olacağını düşünürken susmak...
ve dinlemek için susmak...
dinlemek için!..
evet...tüm yaptığım bu! konuşurken bile...
ilişkilerle ilgisi olmasa bile..suskunluk...susmak...
anlatılacak çok şey varken susmak...
söylenebilecek hiçbir şey yokken susmak...
kelimeler kifayetsiz kaldığında susmak...
hiçbir şeyin anlatmaya yetmeyeceğini bilerek susmak...
ve anlamayacağını bilerek...
o kadar çok şey geçerken içinden, hangisinin söylenmesinin daha doğru olacağını düşünürken susmak...
ve dinlemek için susmak...
dinlemek için!..
evet...tüm yaptığım bu! konuşurken bile...
25 Ekim 2007
There's a drift in and out
uzun sürelik sessizliğin birçok sebebi vardı...içinde bulunduğum(uz) sessizlik, gerginlik, çatışmalar vs...
fakat şöyle güzel bişey var beni bekleyen
http://www.youtube.com/watch?v=GWJudZnENT0
fakat şöyle güzel bişey var beni bekleyen
http://www.youtube.com/watch?v=GWJudZnENT0
13 Ekim 2007
3noktaben rüyalar aleminde...
bayram sabahı herkes evinde uyurken siz çalışmak zorunda olduğunuz yere doğru yola çıkarsınız...içinizde akşamdan kalma bir sıkıntı ile merhaba dersiniz güne ve o'na...(her kimse...)
biraz buruk ve yorgun eve döner, dinlenir biraz uyursunuz akşam olur... bardaktan boşanırcasına yağan yağmur eşliğinde yola koyulursunuz yine...havaalanı daha uzak, dışarısı soğuk ve içinizdeki sıkıntı daha da artmış gibi gelir sanki...
boşluktasınızdır...tuhaf giden bişeyler vardır...
ve sonunda o cümleyi duyarsınız...evet! beyninden vurulmuşa dönmek işte böyle bişeydir!...
mideniz bulanır...nefes alamazsınız o koskoca yerde...kalsan kalınmaz...kaçsan kaçılmazdır... kendinizi tutsak etmişsinizdir yine kendiniz!
ve sonra eve dönüş saati gelir...
bir şarkı tutarsın bugüne...
ve pinhani'nin sesi duyulur...
http://www.youtube.com/watch?v=XOs_IZSXCxo
içimde bişey var bu akşam
beyazlar karardı bir anda
sen orda benim çok dışımda
uzaklar çoğaldı bir anda
bir anda bir anda bir anda
emekler aş olmaz kalırsa
hayattan bıkarsın bir anda
sen orda bugün çok uzakta
uzaklar çoğaldı bir anda
bir anda bir anda bir anda
içimde bişey var bu akşam
siyahlar çoğaldı bir anda
sen orda benim çok dışımda
uzaklar çoğaldı bir anda
bir anda bir anda bir anda
biraz buruk ve yorgun eve döner, dinlenir biraz uyursunuz akşam olur... bardaktan boşanırcasına yağan yağmur eşliğinde yola koyulursunuz yine...havaalanı daha uzak, dışarısı soğuk ve içinizdeki sıkıntı daha da artmış gibi gelir sanki...
boşluktasınızdır...tuhaf giden bişeyler vardır...
ve sonunda o cümleyi duyarsınız...evet! beyninden vurulmuşa dönmek işte böyle bişeydir!...
mideniz bulanır...nefes alamazsınız o koskoca yerde...kalsan kalınmaz...kaçsan kaçılmazdır... kendinizi tutsak etmişsinizdir yine kendiniz!
ve sonra eve dönüş saati gelir...
bir şarkı tutarsın bugüne...
ve pinhani'nin sesi duyulur...
http://www.youtube.com/watch?v=XOs_IZSXCxo
içimde bişey var bu akşam
beyazlar karardı bir anda
sen orda benim çok dışımda
uzaklar çoğaldı bir anda
bir anda bir anda bir anda
emekler aş olmaz kalırsa
hayattan bıkarsın bir anda
sen orda bugün çok uzakta
uzaklar çoğaldı bir anda
bir anda bir anda bir anda
içimde bişey var bu akşam
siyahlar çoğaldı bir anda
sen orda benim çok dışımda
uzaklar çoğaldı bir anda
bir anda bir anda bir anda
3 Ekim 2007
whisper
Acaba diyorum bu o deliliği yapmak için bir fırsat olabilir mi? Ama buna karar vermek için de henüz çok erken... ama bundan güzel bahane mi olur? şanslı mıyım ne!?!
iyi bişey mi kötü bişey mi? bilmiyorum bilemiyorum!
ama istediğim bi tek şey var; değişmesin hiçbir şey lütfen! değişse bile değişmesin!
Nerde olduğum önemli değil...4 duvar her yerde 4 duvar... cennet mi hapisane mi insanın kendisine kalmış...ama değişmesin hiçbir şey...lütfen...
iyi bişey mi kötü bişey mi? bilmiyorum bilemiyorum!
ama istediğim bi tek şey var; değişmesin hiçbir şey lütfen! değişse bile değişmesin!
Nerde olduğum önemli değil...4 duvar her yerde 4 duvar... cennet mi hapisane mi insanın kendisine kalmış...ama değişmesin hiçbir şey...lütfen...
26 Eylül 2007
dumanlı yağmurlu ve isimsiz
yüksek doz aşk aldık
bünyeye ağır geldi.
alıntılar yaptık sevdiğimiz şairlerden
altlarını çizdik bazılarının
bazılarını satır aralarında gizledik
gördüklerimizi görmezden geldik
görmediklerimizi sorduk soruşturduk
adresi bulduk da,
kapıyı çalamadık!
ilhamlar alıyorduk kulağımıza çalan her şarkıdan
ve her nota kalbimize dokunuyordu en ürkek yerlerimizi bularak
bir de üzerine, kenarı süslü, siyah beyaz
dumanı üstünde birkaç satır yazıyorduk
acımtrak tatlar bırakarak
sonra birden güneş açıyordu
gidiyordu tüm toz duman
ben bir çiçek oluyordum
sense hayat veren toprağım...
yağmuru bekliyorduk öylece...
birlikte nefes almak ümidiyle
ama olmuyordu
ya yağmurlar erken inmişti bu eylül
ya yetmiyordu o yağan birkaç damla
ya da biz ıslanmayı bilmiyorduk...
bir kurak eylül sabahı İstanbul'da
oysa ki birbirine baktıkça,
sevgiden, mutluluktan dolan
gözlerimiz vardı bizim...
ertelenmiş hayalleri bekleyen
bir de yaşları vardı
ama yetmedi.
zaman bizden yana mıydı bu masalda
öylece yazılmayı mı beklemeliydik yoksa
müdahele hakkımız var mıydı
diyelim ki vardı
asıl soru, bizim cesaretimiz var mıydı buna?
sorular sormuyorduk
cevaplarını kimsenin bilmediği soruları sormakta
anlam da aramıyorduk aslında
ve ama işte
ne sen bakabiliyordun bana hiçbir şey yokmuş gibi
ne de ben, hiçbir şeyim yokmuş gibi
bu aşk
hiç sevmediğim sevilmediğim kadar
kendimden bile sakındığım bu aşk
benden kaçtıkça sen
boşluğa düşürüyordu günden güne
ve hayat zamanla bir olmuş oyunlar oynuyordu bize
sıkışıp kaldığım bu dört duvar arasından
çıkış yolu bulmamı istiyordu bir de...
kapıları kitliyordu üstelik.
ne ipucu veriyordu
ne de zehrimi çıkarıyordu hücrelerimden
zira o da biliyordu
yaran neyse yara bandın da oydu aslında
ya da biz yaralarımızı sarmayı bilmiyorduk hala
bir kurak eylül sabahı İstanbul'da...
ledorita, 26 eylül, sessizlik ve sensizlik sonrası...
bünyeye ağır geldi.
alıntılar yaptık sevdiğimiz şairlerden
altlarını çizdik bazılarının
bazılarını satır aralarında gizledik
gördüklerimizi görmezden geldik
görmediklerimizi sorduk soruşturduk
adresi bulduk da,
kapıyı çalamadık!
ilhamlar alıyorduk kulağımıza çalan her şarkıdan
ve her nota kalbimize dokunuyordu en ürkek yerlerimizi bularak
bir de üzerine, kenarı süslü, siyah beyaz
dumanı üstünde birkaç satır yazıyorduk
acımtrak tatlar bırakarak
sonra birden güneş açıyordu
gidiyordu tüm toz duman
ben bir çiçek oluyordum
sense hayat veren toprağım...
yağmuru bekliyorduk öylece...
birlikte nefes almak ümidiyle
ama olmuyordu
ya yağmurlar erken inmişti bu eylül
ya yetmiyordu o yağan birkaç damla
ya da biz ıslanmayı bilmiyorduk...
bir kurak eylül sabahı İstanbul'da
oysa ki birbirine baktıkça,
sevgiden, mutluluktan dolan
gözlerimiz vardı bizim...
ertelenmiş hayalleri bekleyen
bir de yaşları vardı
ama yetmedi.
zaman bizden yana mıydı bu masalda
öylece yazılmayı mı beklemeliydik yoksa
müdahele hakkımız var mıydı
diyelim ki vardı
asıl soru, bizim cesaretimiz var mıydı buna?
sorular sormuyorduk
cevaplarını kimsenin bilmediği soruları sormakta
anlam da aramıyorduk aslında
ve ama işte
ne sen bakabiliyordun bana hiçbir şey yokmuş gibi
ne de ben, hiçbir şeyim yokmuş gibi
bu aşk
hiç sevmediğim sevilmediğim kadar
kendimden bile sakındığım bu aşk
benden kaçtıkça sen
boşluğa düşürüyordu günden güne
ve hayat zamanla bir olmuş oyunlar oynuyordu bize
sıkışıp kaldığım bu dört duvar arasından
çıkış yolu bulmamı istiyordu bir de...
kapıları kitliyordu üstelik.
ne ipucu veriyordu
ne de zehrimi çıkarıyordu hücrelerimden
zira o da biliyordu
yaran neyse yara bandın da oydu aslında
ya da biz yaralarımızı sarmayı bilmiyorduk hala
bir kurak eylül sabahı İstanbul'da...
ledorita, 26 eylül, sessizlik ve sensizlik sonrası...
23 Eylül 2007
17 Eylül 2007
...
Öyle davetli mavetli olduğuna bakmayın alttaki yazının...
gayet masumane en masumanedir o hisler, o bakışlar ve sahibi...
ve o kadar değerlidir ki...
herneyse deyip geçiverirsiniz kendi aklınızdan geçen şeylere bile...
ve o kadar yanlızsınızdır ki, çölün ortasına terk edilmiş gibisinizdir adeta...kendi çabalarınla çıkman gerek...hiçbir yardım eli yok...hatta ip ucu bile yok!
ahh evet aslında sahrada bir seraptır size görünen!...
gayet masumane en masumanedir o hisler, o bakışlar ve sahibi...
ve o kadar değerlidir ki...
herneyse deyip geçiverirsiniz kendi aklınızdan geçen şeylere bile...
ve o kadar yanlızsınızdır ki, çölün ortasına terk edilmiş gibisinizdir adeta...kendi çabalarınla çıkman gerek...hiçbir yardım eli yok...hatta ip ucu bile yok!
ahh evet aslında sahrada bir seraptır size görünen!...
6 Eylül 2007
5 Eylül 2007
falling again
zaman bazen ilaç olduğu gibi
düşman da olabiliyor...
eritebiliyor hatta yok edebiliyor...
düşman da olabiliyor...
eritebiliyor hatta yok edebiliyor...
4 Eylül 2007
bugün ne öğrendik
- moraliniz bozuk yatıp sabah uyandığınızda hiçbişey olmamış gibi olabiliyor ancak aradan saatler geçtikçe yine yeniden darmadağın olabiliyormuşsunuz.
- bi anda her şeyi berbat ettiğinizi görebiliyormuşsunuz...sadece bir merdiven inerken film şeridi gibi geçebiliyormuş gözünüzün önünden gelecek!...
- ve yine tam da aynı sebepten dolayı, düzelebiliryormuş bi anda...
- ruh ve beden ilişkisini aylar önce kurmuş çok bilen ve çok hissedenler...bedeni nefes alırsa ruhu da nefes alıyormuş...hmmm diyorum içimden...başka da bişi demiyorum!
- boğuluyorum mütemadiyen...ama gören yok, duyan yok!...
dizlerimin üzerindeyim...
- bi anda her şeyi berbat ettiğinizi görebiliyormuşsunuz...sadece bir merdiven inerken film şeridi gibi geçebiliyormuş gözünüzün önünden gelecek!...
- ve yine tam da aynı sebepten dolayı, düzelebiliryormuş bi anda...
- ruh ve beden ilişkisini aylar önce kurmuş çok bilen ve çok hissedenler...bedeni nefes alırsa ruhu da nefes alıyormuş...hmmm diyorum içimden...başka da bişi demiyorum!
- boğuluyorum mütemadiyen...ama gören yok, duyan yok!...
dizlerimin üzerindeyim...
3 Eylül 2007
kifayetsiz kelimelerden cümleler kurmak
tıklım tıklım; içi dışım her yerim...
yetmiyorum yetemiyorum bazen herşeye
sorulan sorulara cevaplar bulamıyorum...
herkes o kadar yüksek sesli yaşıyor ki kimseye duyuramıyorum kendimi.
söylediklerimin bi kıymeti kalmıyor, laf arasına sıkıştırılan heyecanların...
o zaman bana susmak kalıyor...sessizliğimle anlatıyorum bazen her şeyi...
ve evet belki de sadece Onun adını anarken bile gözlerimden okunuyor her şey...
ve bu da bana yetiyor...
ama...
bitiyorum her nefeste ben de...
ve ama nefes bile almadan...
belki de bu yüzden bu yorgunluğum
yorgunluğuma rağmen her gün yenileyişim kendimi
düşüp düşüp yeniden ayağa kalkışım
yılmadan...
ama bu defa zor...bu defa...
elimi tutmazsan kalkamam olduğum yerden...
yetmiyorum yetemiyorum bazen herşeye
sorulan sorulara cevaplar bulamıyorum...
herkes o kadar yüksek sesli yaşıyor ki kimseye duyuramıyorum kendimi.
söylediklerimin bi kıymeti kalmıyor, laf arasına sıkıştırılan heyecanların...
o zaman bana susmak kalıyor...sessizliğimle anlatıyorum bazen her şeyi...
ve evet belki de sadece Onun adını anarken bile gözlerimden okunuyor her şey...
ve bu da bana yetiyor...
ama...
bitiyorum her nefeste ben de...
ve ama nefes bile almadan...
belki de bu yüzden bu yorgunluğum
yorgunluğuma rağmen her gün yenileyişim kendimi
düşüp düşüp yeniden ayağa kalkışım
yılmadan...
ama bu defa zor...bu defa...
elimi tutmazsan kalkamam olduğum yerden...
30 Ağustos 2007
smismismiley
28 Ağustos 2007
sormadan anlamak...
"sen duyduklarına inanıyorsun. söylenmeyene inan; çünkü insanın sessizliği sözcüklerden daha yakındır gerçeğe"
demiş Cibran..ne güzel demiş...
'söylediklerime, başka şeylerden, kimselerden bahsettiğime bakma, yalnızca gözlerimin içine bak! sana dair her şey orda...' demiş ledorita okuyunca... bilmem ki nasıl demiş !?!
demiş Cibran..ne güzel demiş...
'söylediklerime, başka şeylerden, kimselerden bahsettiğime bakma, yalnızca gözlerimin içine bak! sana dair her şey orda...' demiş ledorita okuyunca... bilmem ki nasıl demiş !?!
27 Ağustos 2007
bilmiyorum ki!..
çok tuhaf...yanlış şeyler konuşuyoruz...''aslında öyle değil bak böyle, ben bu yüzden...'' demek gerek gibi geliyor her defasında...ama olmuyor... öyle sanman asıl gerçeği söylemeyi engelliyor da olabilir, ama ben öyle değil dersem cümleler benim olacak!
bir sürü cümle dolaşıyor etrafta ve ben hangi birini almalıyım ya da aldıysam da doğru kelimeleri mi aldım bilemiyorum! Ve gün geçtikçe daha da zorlaşıyor işim... bi hikaye anlatılıyor, kahramanı kim figüran ben miyim yoksa o mu? Bilmiyorum...bunu bilememek...
hayır hayır yorulmadım!..
sadece büyüsünün kaçmasından korkuyorum..bunu dile getirirken bile... sadece!...
bir sürü cümle dolaşıyor etrafta ve ben hangi birini almalıyım ya da aldıysam da doğru kelimeleri mi aldım bilemiyorum! Ve gün geçtikçe daha da zorlaşıyor işim... bi hikaye anlatılıyor, kahramanı kim figüran ben miyim yoksa o mu? Bilmiyorum...bunu bilememek...
hayır hayır yorulmadım!..
sadece büyüsünün kaçmasından korkuyorum..bunu dile getirirken bile... sadece!...
23 Ağustos 2007
yok
yoksam ben, yoksam sende
yalnızlığa yerini sormam
hiç yoksam hiç olmadıysam
ağlamam, ağlamıycam!
yok sen beni kurtaramazsın
kurtaramamış kimse kimseyi
yüzümü tutup kaldıran elin
o kadar güzel, o kadar arsız
sen senin, adın ellerin, gözlerin
duan, dudakların
içimdeki karanlığı yeniden kanattın
deniz özbey
yalnızlığa yerini sormam
hiç yoksam hiç olmadıysam
ağlamam, ağlamıycam!
yok sen beni kurtaramazsın
kurtaramamış kimse kimseyi
yüzümü tutup kaldıran elin
o kadar güzel, o kadar arsız
sen senin, adın ellerin, gözlerin
duan, dudakların
içimdeki karanlığı yeniden kanattın
deniz özbey
20 Ağustos 2007
20'sine....
deli bir rüzgar alır aklımı başımdan savrulurum
günlerden gecelere
gecelerden gündüzlere
ya yağmur gözlerin karanlığına düşerim
ya da sensizliğin ürpertisine
asılı bir resim görürüm duvarda yerinden oynatılmamış
ve bir çift göz ona bakmayı hiç unutmamış
deli bir rüzgar alır aklımı başımdan savrulurum
geçmişten geleceğe gelecekten sonsuzluğa
ya geçmişte kalan hayallerde ağlarım
ya da sokakların ıssız kuytularında...
* alıntı bu..
günlerden gecelere
gecelerden gündüzlere
ya yağmur gözlerin karanlığına düşerim
ya da sensizliğin ürpertisine
asılı bir resim görürüm duvarda yerinden oynatılmamış
ve bir çift göz ona bakmayı hiç unutmamış
deli bir rüzgar alır aklımı başımdan savrulurum
geçmişten geleceğe gelecekten sonsuzluğa
ya geçmişte kalan hayallerde ağlarım
ya da sokakların ıssız kuytularında...
* alıntı bu..
11 Ağustos 2007
9 Ağustos 2007
gülümseyerek sayıkla
hmmm evet...özgürlük...umut...umut bağlamamaktan doğan özgürlük...
istanbul...sıcak...kalabalık..insanlar...üzerine üzerine gelen insanlar...gözlerini senden alamayan insanlar, gözlerini alamadığın insanlar...kendini bişi sanan erkekler, sevgilisinin çantasını taşıyan erkekler...sayesinde alaycı düşüncelere dalan bir ben! kalbimi okuyan biri..duymak istediklerimi söyleyen..yüzümdeki gülümsemelerin sebebi..çıkmayan göz kalemi..aylar öncesinden kalan 'ter kokusu'nun duyulması bi anda ya da hayır hayır 'ten kokusu'...hatırlanmak istenmeyen..şarkılar tutmak radyodan..beğenmeyip beğenmeyip bi daha tutmak..mızıkçılık! kıskançlık! evet kıskançlık demişken!!
hmmmm özlemek...evet!:)...
istanbul...sıcak...kalabalık..insanlar...üzerine üzerine gelen insanlar...gözlerini senden alamayan insanlar, gözlerini alamadığın insanlar...kendini bişi sanan erkekler, sevgilisinin çantasını taşıyan erkekler...sayesinde alaycı düşüncelere dalan bir ben! kalbimi okuyan biri..duymak istediklerimi söyleyen..yüzümdeki gülümsemelerin sebebi..çıkmayan göz kalemi..aylar öncesinden kalan 'ter kokusu'nun duyulması bi anda ya da hayır hayır 'ten kokusu'...hatırlanmak istenmeyen..şarkılar tutmak radyodan..beğenmeyip beğenmeyip bi daha tutmak..mızıkçılık! kıskançlık! evet kıskançlık demişken!!
hmmmm özlemek...evet!:)...
7 Ağustos 2007
''dönmedolap''
"...her aşkta dönmedolaptayım ve kesiliyor elektrik ben en tepedeyken..."
demiş Küçük İskender...
daha ne diyim
daha ne denir...
demiş Küçük İskender...
daha ne diyim
daha ne denir...
6 Ağustos 2007
iki kelime mesafesi
zaman diyor herkes, her şey için.. sihirli kelime bu!...zaman...
en uzakta olanım en yakın
en yakında olanım en uzak..
o kadar yakınken o kadar uzak!
hiçbir mesafe yok arada.
kilometreler, denizler aşılabildikten sonra..
uzağımdaki yakın...iki kelime, bi nefes...
ahh beyazlık, içi gülen gözler... yakan güneş...açlığım...susuzluğum, ürpertim, kırgınlığım, hayranlığım...gündüzüm, gecem...sesim, soluğum...nefesim...
zaman diyor herkes...sihirli kelime bu!...
en uzakta olanım en yakın
en yakında olanım en uzak..
o kadar yakınken o kadar uzak!
hiçbir mesafe yok arada.
kilometreler, denizler aşılabildikten sonra..
uzağımdaki yakın...iki kelime, bi nefes...
ahh beyazlık, içi gülen gözler... yakan güneş...açlığım...susuzluğum, ürpertim, kırgınlığım, hayranlığım...gündüzüm, gecem...sesim, soluğum...nefesim...
zaman diyor herkes...sihirli kelime bu!...
4 Ağustos 2007
rüzgarı beklemek...
Hayır, dünkü ondan önceki günkü yada günlerdir olduğu gibi değildi. Bir cümleye inanmıştı ve içi rahattı şimdi. Kendiyleydi tek derdi, kendinde çözse bitecekti..öyle sanıyordu o ana kadar. Fakat durumun gereksiz ve kırıcı olan kısmını unutmuştu..ve yine o aynı tavırla karşında duruyordu...satır arası mesajlarıyla... 'bak ben...'' hmmmm çok şöylesin...biraz böylesin...ben iyi değilim...yanlış anlama...ve hatta unut... olmaz o iş..'der gibi...'
durup düşünmeliydi...bunları neden duyuyorum??? diye...bunları duymak için ne yapmış olabilirim? neyden ve nasıl? diye... ama düşünmedi..düşünmek istemedi.Çünkü işin o kısmıyla ilgilenmiyordu zira 'yoo öyle değil' demek vardı işin ucunda...hazırdı gerçekler ve cevaplar...ama soru bile sorulmuyordu..
satır araları hep, satırlar yok!!
fakat inandığı ve içini rahatlatan cümleyi hatırlıyordu bir anda; tabii ya.. ne de olsa... ' her şey bir rüzgara bakıyor' du...
durup düşünmeliydi...bunları neden duyuyorum??? diye...bunları duymak için ne yapmış olabilirim? neyden ve nasıl? diye... ama düşünmedi..düşünmek istemedi.Çünkü işin o kısmıyla ilgilenmiyordu zira 'yoo öyle değil' demek vardı işin ucunda...hazırdı gerçekler ve cevaplar...ama soru bile sorulmuyordu..
satır araları hep, satırlar yok!!
fakat inandığı ve içini rahatlatan cümleyi hatırlıyordu bir anda; tabii ya.. ne de olsa... ' her şey bir rüzgara bakıyor' du...
1 Ağustos 2007
comfortably numb day
yoruldum artık,daha fazla almıyor bu bünye..
doldum, taşamıyorum!
tahammül sınırlarımı zorladıkça, yıpranıyor beynim, bedenim!
zaman bazen gereğinden yavaş işliyor... ağır çekimde izleniyor sanki hayatımın son sahneleri...
odamın rutubet kokusu doluyor iliklerime...
mutsuz ve melankolik mi görünüyor söylediklerim? halbuki yorgunluktan hepsi..dedim ya, tahammülsüzlükten!
çayımdan bir yudum daha alırken, hayatın klişeliğine eşlik etsin diye...
http://www.youtube.com/watch?v=4-MLxgkiPNg dinliyorum ve bugün yine, seni çok seviyorum!
doldum, taşamıyorum!
tahammül sınırlarımı zorladıkça, yıpranıyor beynim, bedenim!
zaman bazen gereğinden yavaş işliyor... ağır çekimde izleniyor sanki hayatımın son sahneleri...
odamın rutubet kokusu doluyor iliklerime...
mutsuz ve melankolik mi görünüyor söylediklerim? halbuki yorgunluktan hepsi..dedim ya, tahammülsüzlükten!
çayımdan bir yudum daha alırken, hayatın klişeliğine eşlik etsin diye...
http://www.youtube.com/watch?v=4-MLxgkiPNg dinliyorum ve bugün yine, seni çok seviyorum!
31 Temmuz 2007
paramparça cümleler
o günün, dün ve hatta belki de bugünün..
İmkansız denen şeyler yaşandı, ardından sonuçları hesaplandı..hesaplar tuttu sanıldı. gün boyunca düşünüldü, düşünüldü..gözlerden aktı pişmanlığı, büyüdü iki taraf da..soğukkanlı olundu, korkuldu, ağlandı, zor da olsa gülündü...dostluk denen şey biraz daha güçlendi.. ve beklenen, olması için dualar edilen şey oldu.. derin bir ohh çekildi.. bu defa mutluluktan aktı gözyaşları.. kabus gibi bir gün, rüya gibi bitti..
***
zaman geçiyor..sözler veriliyor, tutulmuyor..
vazgeçmek! çok kolay!
***
çok zor...ulaşıyormuş gibi fakat o kadar uzak...
o varsa ben yokum!
ben varsam o olmamalı!
***
tuzlu tadı kalıyor ağızda
vazgeçilmişliğin
bıkkınlığın
aynılığın
isteksizliğin
bi yanda hayallerin
bi yanda gerçeklerin
iyi ile kötünün savaşında,
iyiden taraf olsa da savaş alanının sahibi,
tarafsızlıkla bekliyor savaşın galibini
ve fakat, iyi olan kazanmak istemiyor sanki bu savaşta.
kötü olan ölesiye çabalarken üstelik
yok!
'inanan' inanmıyor bu savaşa..ya da görmüyor, farkında değil hatta.
inanmayansa öyle inıyor ki savaşına hiçbir zaman vazgeçmekten yana değil..ve öylesine güçlü, öylesine sadık..
bilmiyor!! öyle sanıyor 'iyi'...uzak sanıyor kendine.
***
'siyah' tatlar kalmalı ağızlarda
tükenmişlik tadında.
***
oyun bu..
gel desen de, gelemem desem de
gelme dese de, gelmeliyim desem de!
oyun bu!
***
ve soğuk suları yüzüme vuruyorum
anlamsızlığın yaşları akıp gitsin, karışsın diye sulara..
sular mı çarpmıyor insanı yoksa gerçekten bunalık mıdır hayat bugün?
yıl 2007 temmuzun son günü..bulanık bir gün. yazdım tarihe!
bugünü erken bitirmenin tek çaresini uykuya kaçmakta buluyorum sonra uyumaya
bırakıyorum kendimi, kaçıyor tüm soru işaretlerinden kaçan bünyem gibi uykusuzluğum da..
***
gün geçtikçe,
kelimelerim sessizliğe ve sensizliğe doğru savruluyor
buna engel olma ithimalin?
evet..hem de çok!
bunu isteme ihtimalinse uyudum uyandım ve anladım ki; hiç yok!
16 Temmuz 2007
...
ayrılıklar dönüyor etrafımda..bildik sızı aynı yerde, ağızda kalan o bildik tat, aynı boşluk, tanıdık hikaye...aynı çaresizlik! aynı acı!
yalnızlıklar dönüyor etfafımda.. kalabalıklar içinde...elimi uzatıp dokunamadığım.. geri çekildikçe bana uzanan hayaller görüyorum...
kokusu siniyor üzerime..tüm hücrelerimde hissettiğim, bir bulup bi kaybettiğim umutla savaşıyorlar...biri galip geldiğinde diğeri terk ediyor hücremi v sıra diğerine geliyor...bu hep böyle, her gün yenibaştan yeniden yeniden sürüp gidiyor.. yoruluyor, o kokunun sahibi! pes etmekten korkuyor sonunda..
yalanlar dönüyor etrafımda...gözümün içine bakarken ne gördüğünden habersizken ben, aklında bambaşka hayallerle, ağzından dökülen yalanlar...
hayat akıp gidiyor film şeridi misali, bi reklam arası veriliyor, kararıyor perde (evet perde!) ve bir patlamış mısır tadında ironik hayal kırıntıları ve acı bir kahve tadında hüzün kalıyor ağzımda...yüzeydekilere sesimi ururmaya çalışırken denizin dibinden, kalbim acıyor ve yalnızlık sarıyor dört bi yanımı...
tüm sıfatlar yetersiz, tüm kelimeler anlamsız kalıyor karşımdayken karşımda!
ve ışıklar yeniden sönüyor...devam ediyor şeritler halinde hikayeler..
yalnızlıklar dönüyor etfafımda.. kalabalıklar içinde...elimi uzatıp dokunamadığım.. geri çekildikçe bana uzanan hayaller görüyorum...
kokusu siniyor üzerime..tüm hücrelerimde hissettiğim, bir bulup bi kaybettiğim umutla savaşıyorlar...biri galip geldiğinde diğeri terk ediyor hücremi v sıra diğerine geliyor...bu hep böyle, her gün yenibaştan yeniden yeniden sürüp gidiyor.. yoruluyor, o kokunun sahibi! pes etmekten korkuyor sonunda..
yalanlar dönüyor etrafımda...gözümün içine bakarken ne gördüğünden habersizken ben, aklında bambaşka hayallerle, ağzından dökülen yalanlar...
hayat akıp gidiyor film şeridi misali, bi reklam arası veriliyor, kararıyor perde (evet perde!) ve bir patlamış mısır tadında ironik hayal kırıntıları ve acı bir kahve tadında hüzün kalıyor ağzımda...yüzeydekilere sesimi ururmaya çalışırken denizin dibinden, kalbim acıyor ve yalnızlık sarıyor dört bi yanımı...
tüm sıfatlar yetersiz, tüm kelimeler anlamsız kalıyor karşımdayken karşımda!
ve ışıklar yeniden sönüyor...devam ediyor şeritler halinde hikayeler..
13 Temmuz 2007
12 Temmuz 2007
günün başlıklarımsı -3-
bazı günler 'güne ne güzel başladım yaw:) ' diye aptal gülümsemeyle dolaşırsın etrafta...sonra hafif hafif tempon düşer...ya da aniden küt diye çakılırsın dibe!!
evet, önce hafif tempo düşmesi, sonra küt diye dibe çakılma bugün gündemimiz...
bir de kendini dışlanmış hissetmek önce...yok canım özel biri değilim ben onun için demek...(ve cevabını bi türlü bilememek)
sonra ağır darbe gelmesi peşinden..
sihirli kelimemiz: İhanet!!!
kadınların hisleri güçlüdür..özellikle kritik durum ve konularda...
o nedenle geçmiş zamanlarda birine sen bana ihanet ettin dediyseniz (ama paranoyaklıktan değil hislerden feyz alarak) bu kesin doğrudur!...
çünkü evet, aylar sonra 'o kişi' ya da (o kız!) karşınıza çıkmıştır işte...
''aaa bu o!!!'' diye şuan neşeli ve umursamaz şekilde anlattığım gibi karşılamazsınız tabii olayı.
İşte dersiniz işte haklı çıktım! bir de üstelik yeminler edilmiştir nerdeyse.. inkar edilmiştir! ama ama...işte haklı çıkılmıştır. tabii ki gidip en yakın tuvalate kitlersiniz kendinizi...hıçkıra hıçkıra ağlarsınız! rimelleriniz akar, gözleriniz şişer.. susmalıyım dersiniz ama olmaz.
Aptal yerine konuşmuşsunuzdur bi defa! en çok koyan da budur! gerisi zaten hikaye...geçici...
sonra herkesten kaçarsınız..
nefes alamazsınız!
heryer dar gelir, boğulursunuz!
sonra tam o anda biri bakar yüzünüze. tahminler yürütür en bilindiklerinden... anlatırsınız mecburen...biraz çıkıp dolaşır hava alırsınız...iyi de gelir...
fakat geçmez yüzünüzdeki o hüzün...herkes dikkatle bakar...n'oldu? diye başlayan soruları geçiştirmeye çalıştıkça daha da alevlenir hüznünüz. şimdi artık aklınızda kalbinizde yeri olmamasına rağmen (nedenini biliorsun ey blog! :)) üzülür üzülürsünüz...
fakat bi anda evet bi anda bişey olur. sanki aradan uzun yıllar geçmiş gibi 'ben buna mı üzülmüşüm!' deyiverirsiniz.. fakat hüzün hala gözlerinizden akmaktadır...
aptal yerine konmak,ihanete uğramış olmak, artık geride kalmış, tamamen unutulmuş şeylerin bile canını yakması, 'keşke hep yanımızda olsa'dediğiniz abinin sizi gerçekten seviyor olduğunu hissetmeniz:)tüm bunlar doldurur gününüzü...
ve bunları yazarken o anda bişey olsun istersiniz birinden:) ..bi mucize!
ama olmaz...:(
evet, önce hafif tempo düşmesi, sonra küt diye dibe çakılma bugün gündemimiz...
bir de kendini dışlanmış hissetmek önce...yok canım özel biri değilim ben onun için demek...(ve cevabını bi türlü bilememek)
sonra ağır darbe gelmesi peşinden..
sihirli kelimemiz: İhanet!!!
kadınların hisleri güçlüdür..özellikle kritik durum ve konularda...
o nedenle geçmiş zamanlarda birine sen bana ihanet ettin dediyseniz (ama paranoyaklıktan değil hislerden feyz alarak) bu kesin doğrudur!...
çünkü evet, aylar sonra 'o kişi' ya da (o kız!) karşınıza çıkmıştır işte...
''aaa bu o!!!'' diye şuan neşeli ve umursamaz şekilde anlattığım gibi karşılamazsınız tabii olayı.
İşte dersiniz işte haklı çıktım! bir de üstelik yeminler edilmiştir nerdeyse.. inkar edilmiştir! ama ama...işte haklı çıkılmıştır. tabii ki gidip en yakın tuvalate kitlersiniz kendinizi...hıçkıra hıçkıra ağlarsınız! rimelleriniz akar, gözleriniz şişer.. susmalıyım dersiniz ama olmaz.
Aptal yerine konuşmuşsunuzdur bi defa! en çok koyan da budur! gerisi zaten hikaye...geçici...
sonra herkesten kaçarsınız..
nefes alamazsınız!
heryer dar gelir, boğulursunuz!
sonra tam o anda biri bakar yüzünüze. tahminler yürütür en bilindiklerinden... anlatırsınız mecburen...biraz çıkıp dolaşır hava alırsınız...iyi de gelir...
fakat geçmez yüzünüzdeki o hüzün...herkes dikkatle bakar...n'oldu? diye başlayan soruları geçiştirmeye çalıştıkça daha da alevlenir hüznünüz. şimdi artık aklınızda kalbinizde yeri olmamasına rağmen (nedenini biliorsun ey blog! :)) üzülür üzülürsünüz...
fakat bi anda evet bi anda bişey olur. sanki aradan uzun yıllar geçmiş gibi 'ben buna mı üzülmüşüm!' deyiverirsiniz.. fakat hüzün hala gözlerinizden akmaktadır...
aptal yerine konmak,ihanete uğramış olmak, artık geride kalmış, tamamen unutulmuş şeylerin bile canını yakması, 'keşke hep yanımızda olsa'dediğiniz abinin sizi gerçekten seviyor olduğunu hissetmeniz:)tüm bunlar doldurur gününüzü...
ve bunları yazarken o anda bişey olsun istersiniz birinden:) ..bi mucize!
ama olmaz...:(
11 Temmuz 2007
10:49
...ve ben fotoğrafına baktım.'kendi gözümden'... her sabah uyandığımda aldığım kararları, her adımda aklımdan geçen düşünceleri, fikirleri hatta belki gerçekliğine inandığım tüm her şeyi... bi kez daha çürüttüm!.
bugün.. yine..
hergün ki gibi...
en başa dönerek...her gün yeniden'...:)
bugün.. yine..
hergün ki gibi...
en başa dönerek...her gün yeniden'...:)
7 Temmuz 2007
6 Temmuz 2007
why this is always rain on me
unutulan bir aşkın ardından,
yeni ve belki de daha aşık fotoğrafını görünce aylar sonra,
yanında hiç tanımadığım bir yüzle...
gözden akan iki damla yaş...
son defa!!
temiz havanın bile iyi gelmemesi
yokluğumu, sessizliğimi merak eden uzak diyarlardan biri:)
gördüğüm rüyaların
gördüğüm gerçeklerle çatışması:(
gerçekleri kabul etmeye başlamak
sinirlenmek, tahammül edememek...
saçma sapan şeylere hüzünlenmek...
günün sonunda güzel sözler duymak, sevinmek,sevinmek, sevinmek:)
hem evet, hem hayır'ı biarada yaşamak...
derinlere dalmak...
ong>
'usulca' :)
bi de, istek üzerine ünlü olmanın felsefesi :) :) heheh
yeni ve belki de daha aşık fotoğrafını görünce aylar sonra,
yanında hiç tanımadığım bir yüzle...
gözden akan iki damla yaş...
son defa!!
temiz havanın bile iyi gelmemesi
yokluğumu, sessizliğimi merak eden uzak diyarlardan biri:)
gördüğüm rüyaların
gördüğüm gerçeklerle çatışması:(
gerçekleri kabul etmeye başlamak
sinirlenmek, tahammül edememek...
saçma sapan şeylere hüzünlenmek...
günün sonunda güzel sözler duymak, sevinmek,sevinmek, sevinmek:)
hem evet, hem hayır'ı biarada yaşamak...
derinlere dalmak...
'usulca' :)
bi de, istek üzerine ünlü olmanın felsefesi :) :) heheh
3 Temmuz 2007
günün başlıkları -1- :)
aptallığın dayanılmaz hafifliği
baş ağrısı ve yorgunluk
bitmek bilmeyen sayfalar
sıcak kağıt kokusu
coffee coffee coffee
yanlış anlamak
beklemek...
snickers'ların tadının kısmen geri gelmesi:)
yanında uyuyan güzelin olsun o gün!..'
ya da kim olursa olsun umrumda olmaması
'kötü bir haber verebilirim' haberi
sonrasında gelen iyi haber sevinci
kitap okuma isteğinin geri gelmesi
her şeyden sıkılmak
kendinden sıkılmak
sonrasında geri gelen umut
...bi gibip bi gelen elektrik gibi
öyle bi gülümseme ki...
hata yapmak, düzeltmek, başka bir hata yapmak
yazma iştahının kabarmasına rağmen yazmaya üşenme ikilemi
aynaya bakmak... aynaya bakamamak...
aynı anda güzel ve çirkin olmak
kararan hava
ilerleyen saat
boş kahve fincanı
içinde, suya düşmüş umutlar
sersemlik!
yavaş yavaş kapanan gözler
içine işleyen bir ses ve 'closer'...
30 Haziran 2007
22 Haziran 2007
hayal'im
belki de sadece bir rüya görüyor
uyanmak istemediği, fakat yine de gözlerini tam anlamıyla kapatamadığı bir rüya...
görmek istediği gibi...
yorumladığı gibi...
bi an cennet misali güzel
bi an öyle uzak öyle soğuk bir dağ yamacında düşüveren
bi gülümsemeyle eriyiveren
gözleriye bakarken kalbine dokunuveren
hem uzak durulması gereken
hem mümkünü olmayan...
belki de sadece bir rüya görüyor (lar)
aynı anda...
uyanmak istemeden
uyanmak istemediği, fakat yine de gözlerini tam anlamıyla kapatamadığı bir rüya...
görmek istediği gibi...
yorumladığı gibi...
bi an cennet misali güzel
bi an öyle uzak öyle soğuk bir dağ yamacında düşüveren
bi gülümsemeyle eriyiveren
gözleriye bakarken kalbine dokunuveren
hem uzak durulması gereken
hem mümkünü olmayan...
belki de sadece bir rüya görüyor (lar)
aynı anda...
uyanmak istemeden
17 Haziran 2007
en güzeli, meğer...
yolda olmak mış...
inişli çıkışlı, patikalı yolda 'yürümek' miş aslında en güzeli... sonunda dünyanın tüm güzellikleri sizi bekliyor bile olsa... evet!..
'cenneti beklerken yaşamak gibi, yaşamayı sevmek... hayata aşık olmak gibi...''
bi gün ağlayıp bi gün gülmekmiş en güzeli...
bi an var'olup bi an yok'olmakmış...
var olduğunda var olmak
olmadığında yok olmak!! adeta...
sabretmek, o gün gelene dek tüm anlara, her dakikaya her saniyeye bir ömür verebilmekmiş...
nefesini tutup gözlerini kapatıp beklemek değil de...
her anı nefesinle içine çekip her şeyi kaydetmekmiş gözlerine...
yürümekmiş en güzeli...
yürüyebilmek...
inişli çıkışlı, patikalı yolda 'yürümek' miş aslında en güzeli... sonunda dünyanın tüm güzellikleri sizi bekliyor bile olsa... evet!..
'cenneti beklerken yaşamak gibi, yaşamayı sevmek... hayata aşık olmak gibi...''
bi gün ağlayıp bi gün gülmekmiş en güzeli...
bi an var'olup bi an yok'olmakmış...
var olduğunda var olmak
olmadığında yok olmak!! adeta...
sabretmek, o gün gelene dek tüm anlara, her dakikaya her saniyeye bir ömür verebilmekmiş...
nefesini tutup gözlerini kapatıp beklemek değil de...
her anı nefesinle içine çekip her şeyi kaydetmekmiş gözlerine...
yürümekmiş en güzeli...
yürüyebilmek...
12 Haziran 2007
yoğun istek üzerine...
en tuhafı da;
hakikatten 6. his diye bi şeyin var olduğuna bi kez daha inanmak...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
yarım bir kalp olmuş orda. bazen çekim yaparken ne çektiğimi görmüyorum, sonuca da şaşırıyorum böyle. üzerine pek çok şey yazılabilecek bir ...
-
Kendimi iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi hissediyordum. hani biri arkadan tutar da dengeni sağlar ya... sen...
-
çok şükür. uykusuzluğun binbir türlü hali/sebebi varmış. şimdi gecenin bi yarısı yatağımdan kalkıp düşüyorum; öylece kendi kendine duran bi ...
-
sabahın 9'unda çaldığı müziklere anlam veremediğim bir yayın organına maruz kalıyorum. ardından sığındığım kendi müziklerim bile fayda e...
-
* gelgitlere alışma konusunda oldukça geliştirdim kendimi sanırım. eskiden her dalgalanma gözyaşına dönerken şimdi sadece sarsılıyorum. * ba...
-
Henüz çifte kavrulmamış haliyle, nereyi netlediğim belli olmayan fotolarla biscotti... bloga renk katsın biraz:)
-
Nisan ayının son post'u da kendi içinde çelişkiler taşıyabilir baştan uyarayım. Zira gün içersinde yazmış olsaydım bir bahar şenliği hav...
-
aniden gelen, daha doğrusu çöken o his var ya.. hiçbir sebebi yokken üstelik... her şey durgunlaştırıp ağırlaştıran.. ondan kaçmanın bi yolu...
-
ben senin için naptım? hiçbir şey peki ben sana naptım? hiçbir şey şimdi bu ellerimde paramparça kalmış an'lar niye?
-
uzuuunn uzun yazasım var blog. 78 satır, 761 kelimelik bir diyeceğim var sana. başucunda dursun bu. baştan söyliyim kızgın değil, öfkeli değ...