uykunun ilhamla ilişkisi olmalı. biri gözlerimden akmaya başlarken, diğeri zihnime akıyor. oradan yastığa...
oradan da uçup gidiyor...
28 Nisan 2011
23 Nisan 2011
16 Nisan 2011
14 Nisan 2011
bilinç bu akar gider...
artık bahar gerçekten gelse de şu üzerimizdeki görünmez ağırlıkları da atma psikolojisine girebilsek.
olmuyor böyle çünkü. ben duygusal duygusal takılırken bir taraf 'yeter artık' diyor, diğer taraf ise 'çiçek ne ki böcek ne ki' diyor.. hem ayrıca bahar deyince çiçek tamam da böceğe noluyor? zaten haşere timi kurmuş ibb.
kırmızı tulumlu adamlar düşmana korku salacakmış. düşman bir sivrisinekse ben de savaşa hazırım.
bugün artık gerçekten perşembe oldu! herhangi bir sebep yüzünden insanlara aynı açıklamayı yapmaktan bıktığınız oldu mu peki hiç? 'neden yemek yemiyorsun' 'neden güldün/gülmedin' ya da ''o filmi sevdin mi?'' sorusunun cevabı aynı olabilir mi hiç? ama oluyor işte... çok derinlere inersen oluyor... e inmeyeceksin sen de. sığ sularda takılacaksın. bak şu anda da öyle yapıyorum farkındaysan. duygusal mı duygusal, romantik, özlem dolu bir şeyler yazmıştım halbuki. ama bak üzerini bu saçma satırlarla örüyorum. onu okusanız daha çok beğenirdiniz halbuki...rüyamda şehir erkenden kapamış dükkanları. olağanüstü durumlar varmış ama ben sokakta kalmışım. silent hill gibi bi atmosfer düşün. telefonu elime aldığımda ilk onu aramak istemiş o halim. ama yapmamışım. gurur rüyamdan gider misin? desem de dinlememiş. öylece kalmışım. bunları ben sana acı soslu da anlatabilirdim oysa.. ama yapmıyorum. üzerini tatlı tatlı örüyorum... telefon beklemek de ne acayipmiş birinden. birinden beklemek de değil. sonsuza, evrenin bilinmezliğine bir şey demişsin gibi. üstelik artık bugün perşembe! ve ben üzerini örtmeye çalıştığım satırlardaki kahramana benziyorum bugünlerde. benzemek değil de onun yerinde gibiyim sanki. bir de o açıdan bakıyorum adeta.. belki de bu yüzden atmosferin boşluğundan cevap istiyorum. ama yıldızlar görünmüyor bile. bi tek odamdaki gece lambası. o da yazdırıyor bunları ..
oysa ben de isterdim burada olsun beyaz fonda mavi çiçek fotoğrafları.
13 Nisan 2011
dost
arada bir varlığını kontrol ediyorum. sen gerçekten var mısın, benim hayatımda mısın cidden, diye yokluyorum. ama sormuyorum tabi böyle. 'naber' diyorum, 'ankara'da da kar varmış' diyorum, 'kızma ama ben....'' diyorum.
en sıcak kelimelerle cevap verince bana emin oluyorum bir kez daha.. ve huzurla yoluma devam ediyorum sonra...
hangimiz şımarmalı bilmiyorum.
en sıcak kelimelerle cevap verince bana emin oluyorum bir kez daha.. ve huzurla yoluma devam ediyorum sonra...
hangimiz şımarmalı bilmiyorum.
12 Nisan 2011
11 Nisan 2011
gün ışığı
biliyorum ben. karanlığın içinde yürürken ben, yüzüme vuran ışık bu. belki de o yüzden daha az korkan benim. fakat korkmak neye yarar ki? ya kaçıp kurtulmak gerek ya teslim olmak...
ama biliyorum ben... hiçbir zaman, hiç kimse için kolay olmadı bu. mucizeye inanmaya çalışırken imkansızlıklara düşmek var. kaybolmak var...
ama biliyorum ben... hiçbir zaman, hiç kimse için kolay olmadı bu. mucizeye inanmaya çalışırken imkansızlıklara düşmek var. kaybolmak var...
8 Nisan 2011
filmi geri sar makinist!
gözümden uyku akarken yine zamanı geri almak istedim. ama sorun şu ki; hiç yaşamamak için mi, yoksa tekrar yaşamak için mi bilmiyorum.
6 Nisan 2011
3 Nisan 2011
merhaba blog
şu an birini merak ediyorum. uzun zaman sonra ilk kez birini merak ediyorum. gecenin ikisi olmuş. gündüz iki de olsa fark etmez. çünkü çok saçma... ama bilerek ve isteyerek yapıyorum bunu sanki. elimde olmayan sebeplerden ötürü değil. iyi bişey mi değil mi bilmiyorum.
bir günü kaç saat yaşıyorum ben? 24, 12, 8, hiç?
küçükten büyüğe doğru sıralarsan doğru cevabı bulursun belki ama sanmam çünkü ben şifrelerle konuşmam. uzun bir aradan sonra bi şansımı deniyim dedim şans bana güldü ama nasıl güldü bak görüyorsun. neden bahsettiğimi umarım biliyorsundur. çok uykum geldi aslında ama merak işte.. zaten bugünlerde yumoş gibi uyuyorum. bir şey içinize işleyip hayatınızın temeline yerleşmişse artık onu ordan söküp atmak zor oluyor. yo yo alışkanlıklardan bahsetmiyorum, öyle sanma. o başka bu başka.. ben mesela her sabah aynı boyda ve hemen hemen aynı kiloda uyanıyorum, aynaya bakınca aynı yüzü görüyorum ve inandığım şeyler, sevdiğim şeyler gün içersinde ya da zaman içersinde değişmiyor. kolay kolay.. onun gibi bir şey.. uyurken de, uyanırken de.. öyle.. işte.. sanırım bunu daha önce de dedim. bi insanın en mutlu olduğu, yer, kişi, an artık yoksa o insan artık hiç o kadar mutlu olamıyor. bunu fark etmek ve bilmek tüyler ürpertici.
ben bunu yazana kadar saat oldu 3! uyku gözlerimden aksa da parmaklarıma gelmiyor sanırım.. 2 nisanda şakır şakır yağmur altında ıslanmak çok gücüme gitti bugün. çok içerledim. için için sırılsıklam oldum. saçlar zaten kendinden geçiyor böyle olunca. eskiden nefret ederdim bu histen ama artık güzel bir günü hatırlattığı için nefret de edemiyorum.. hay benim hafızama. geri geri kaçıp duruyor. iki dakka sabit dursana yerinde!
neyse bunun duracağı yok.. en iyisi ben uyuyayım.. merak unsuru da ortadan kalmışken...
bir günü kaç saat yaşıyorum ben? 24, 12, 8, hiç?
küçükten büyüğe doğru sıralarsan doğru cevabı bulursun belki ama sanmam çünkü ben şifrelerle konuşmam. uzun bir aradan sonra bi şansımı deniyim dedim şans bana güldü ama nasıl güldü bak görüyorsun. neden bahsettiğimi umarım biliyorsundur. çok uykum geldi aslında ama merak işte.. zaten bugünlerde yumoş gibi uyuyorum. bir şey içinize işleyip hayatınızın temeline yerleşmişse artık onu ordan söküp atmak zor oluyor. yo yo alışkanlıklardan bahsetmiyorum, öyle sanma. o başka bu başka.. ben mesela her sabah aynı boyda ve hemen hemen aynı kiloda uyanıyorum, aynaya bakınca aynı yüzü görüyorum ve inandığım şeyler, sevdiğim şeyler gün içersinde ya da zaman içersinde değişmiyor. kolay kolay.. onun gibi bir şey.. uyurken de, uyanırken de.. öyle.. işte.. sanırım bunu daha önce de dedim. bi insanın en mutlu olduğu, yer, kişi, an artık yoksa o insan artık hiç o kadar mutlu olamıyor. bunu fark etmek ve bilmek tüyler ürpertici.
ben bunu yazana kadar saat oldu 3! uyku gözlerimden aksa da parmaklarıma gelmiyor sanırım.. 2 nisanda şakır şakır yağmur altında ıslanmak çok gücüme gitti bugün. çok içerledim. için için sırılsıklam oldum. saçlar zaten kendinden geçiyor böyle olunca. eskiden nefret ederdim bu histen ama artık güzel bir günü hatırlattığı için nefret de edemiyorum.. hay benim hafızama. geri geri kaçıp duruyor. iki dakka sabit dursana yerinde!
neyse bunun duracağı yok.. en iyisi ben uyuyayım.. merak unsuru da ortadan kalmışken...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Pages - Menu
Popular Posts
-
yarım bir kalp olmuş orda. bazen çekim yaparken ne çektiğimi görmüyorum, sonuca da şaşırıyorum böyle. üzerine pek çok şey yazılabilecek bir ...
-
Kendimi iki tekerlekli bisiklete binmeyi öğrenmeye çalışan bir çocuk gibi hissediyordum. hani biri arkadan tutar da dengeni sağlar ya... sen...
-
çok şükür. uykusuzluğun binbir türlü hali/sebebi varmış. şimdi gecenin bi yarısı yatağımdan kalkıp düşüyorum; öylece kendi kendine duran bi ...
-
sabahın 9'unda çaldığı müziklere anlam veremediğim bir yayın organına maruz kalıyorum. ardından sığındığım kendi müziklerim bile fayda e...
-
* gelgitlere alışma konusunda oldukça geliştirdim kendimi sanırım. eskiden her dalgalanma gözyaşına dönerken şimdi sadece sarsılıyorum. * ba...
-
Henüz çifte kavrulmamış haliyle, nereyi netlediğim belli olmayan fotolarla biscotti... bloga renk katsın biraz:)
-
Nisan ayının son post'u da kendi içinde çelişkiler taşıyabilir baştan uyarayım. Zira gün içersinde yazmış olsaydım bir bahar şenliği hav...
-
aniden gelen, daha doğrusu çöken o his var ya.. hiçbir sebebi yokken üstelik... her şey durgunlaştırıp ağırlaştıran.. ondan kaçmanın bi yolu...
-
ben senin için naptım? hiçbir şey peki ben sana naptım? hiçbir şey şimdi bu ellerimde paramparça kalmış an'lar niye?
-
uzuuunn uzun yazasım var blog. 78 satır, 761 kelimelik bir diyeceğim var sana. başucunda dursun bu. baştan söyliyim kızgın değil, öfkeli değ...