15 Nisan 2010

kaybetmek

''Arada birbirimizi kaybettiğimiz iyi oldu. Bir şeyin kıymetini bilmenin en klasik yolu onu kaybetmektir.''

Emrah Serbes demiş bugün. Ne güzel demiş...

Ama bir de tam tersi var. Fakat bunu düşünmek istemiyorum. Demiştim ya, günden güne her şeye olan inancımı kaybediyorum. Artık hiçbir şeye inanmıyorum. Tabii ki tek bir şey hariç. Aslında O'na inandığında hayata ve insanlara dair her şeye inanman gerek. Ama öyle olamıyormuş her zaman. Yok, düşünüp durmuyorum. Sadece farkına varıyorum. Hepsi bu.

Geçen gün film festivaline bilet almak üzere Taksim'e gittim. Tahmin ettiğimden daha kalabalıktı ve beklemeyi gözüm kesmeyecek kadar çok sıra olmasa da gözüm kesmedi. Bilet sırası ve seansını bekleyen heyecanlı ve ciddiyetle önemseyen insanların arasından 'aman sanki çok umrumda' diyip gittim. Değerini bilmediğimden değil, cahilliğimden değil. Yanıbaşımda okunmayı bekleyen kitaplar, bir kenarda birikmiş izlenecek filmler yüzünden... Çünkü bana söyleyecekleri hiçbir şeyi umursamıyorum. Uzaklaşıp duruyorum. Belki onların da kıymetini kaybedince anlarım. Fakat yine de, bu fazlasıyla boş zamanların en iyi yanı, çok şey öğretmesi oluyor galiba. Garip bir bilgi hazinesi oluşturuyorum kendime. İçinde herhangi bir duygu ve yorum barındırmayan her türlü bilgi.
Belki gerçek hayatta bir işimize yarar öyle değil mi?

Yarın tam bir yıl oluyormuş. 'Ne?' diye sorarsın. Çünkü hatırlamazsın. Tarihler mühim değil çünkü. Nasıl olsa,  ne olduğunu asla unutmazsın.

 Fondaki şarkıyı kapatım gitmeliyim şimdi. Belki martılara simit atarak bir İstanbul klasiğini gerçekleştiririm. Sonra da belki... ''Seni beklerim öptüğün yerde.''

2 yorum:

KIRMIZI SAÇLI ACEMİ YAZAR dedi ki...

''Seni beklerim öptüğün yerde.''
çok tatlı bir cümle olmuş...umarım beklene gelir...

Adsız dedi ki...

çok sevdiğim bir şarkıdır..

Pages - Menu

Popular Posts

takip edenler

Blogger news

Blogroll

About

Blogger templates

Kişisel web sitesi Kişisel web sitesi