Son günlerde Emre Aydın dinleye dinleye böyle oldu. Ben de az önce fark ettim. Ne tesadüf. Bir kapıdan girmişim ve her şey değişmiş. Bunu daha sonra anlatıcam. Şimdi burda uzatamayacağım maalesef.. Çünkü Caffe Nero'nun nimetlerinden faydalanıyorum.
Şu limonata gibi berrak, huzurlu, taptaze görünmek gerek artık bugünlerde. Ehh zor ama tabi. Hayatımın karanlık filan değil ama, her şeyimi kaybettiğim, en boktan zamanlarını yaşarken limonata gibi görünmek kolay değil. Zamana güvenmiyorum, hayata güvenmiyorum. En sevdiğim şeyleri alıp giderken, yerine yenilerini getirme ihtimalini istemiyorum! Belki de saklanbaç filan oynuyordur bilmem ki.''
Üç gün önce böyle bişeyler yazmıştım ama sonra vazgeçtim nedense. Düşündüklerim biraz farklı ama durum pek farklı değil, şimdi de Starbucks'ın nimetlerinden faydalanıyorum :)

Son günlerde zihnimde görüntüler, kelimler, fikirler uçuşuyor. Uzun zamandır ilk kez üretmek istediğim bir şeyler var. Uzun zamandır ilk kez heyecan duyuyorum. En güzeli, görünürde işle ilgili filan değil. Yeni bir hayata başlar gibi heyecan verici.
Bazen 'ben şunu yapmak istiyorum' diyip durduğun ya da kurduğun hayaller, ulaşılamadıkça o kadar sıradanlaşıyor ki... Bir süre sonra, üretecek ya da hayalini kuracak yeni bişeyler kalmayabiliyor. Anlamından yitirebiliyor. Bütün bunların dışına çıkıp uzak olmayan ama yine de bambaşka bir şey yapmayı düşünmek... Bilemiyorum...Yenilenme düşüncesine bile ihtiyacım olduğundan cazip geliyordur belki...
Demem o ki bir projem var. Gerçekleşmesi biraz zor ama imkansız değil. Bu fikri seviyorum. Limonata gibi olmamı sağlıyor.;)
Derin bir uykudan uyanmış gibiyim ve umarım geçici değildir. Herkese günaydın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder