26 Haziran 2010

nedir bilir misin?

Yerden kilometrelerce yüksekteyim.
Her şey kabus gibi geliyor. Derin bir nefes alıyorum, korkum geçmiyor. Düşmekten ya da ölmekten değil, sadece o anı yaşamaktan rahatsızım. Kalbim sıkışıyor, nefes alamıyorum. O an bile göğüs kafesime oturup kalmış o ağırlığı hissedebiliyorum.

Yerlebirim.
Denize bakıyorum... Uçsuz bucaksız.... Ben de onun kadar uçsuz bucaksızım... Yok.. Kalbim yumruğum kadar olamaz...

Yeraltındayım..
O keskin rutubet kokusu, yavaş yavaş gelen müziğin sesine karışıyor... Acalem yok ama hızlı adımlarım... İçimdeki ağırlık daha da ağır..
.
Bir an oluyor.
Hiçbir şey hatırlamıyorum... Hiçbir şey hiçbir şeyi çağrıştırmıyor. Ama bi'şey oluyor ve gözlerim doluyor... Boğazımdaki düğüm izin vermiyor yutkunmama bile... Sonra geçiyor... 
''Bi'şey mi oldu?''
''Yoo..'' içimden fısıldıyorum, kimse duymuyor...

Bazen ince keskin bir sızı... Bazen göğsümde bir ağrı... Her tat buruk...
Ne yapsam yarım.
Ne yapsam..?

Aslında her şeyi biliyorum. Anlıyorum. Her bişeyi ayırdım tek tek... Her şey yerli yerinde. Hiçbiri bitebilmiş değil. Ama bak işte bunlar geçmişimiz, bunlar geleceğimiz ki zaten yoklar..(mı).. hepsiyle ne yapmam gerektiğini biliyorum artık. Bir bu kaldı. Bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum... Bi bunu bilmiyorum. Kimse de söylemedi.  Dert değil ama. Sadece bir his...
Hafızamın her köşesinden uzak duruyorum... Unutmaktan deli gibi korktuğum anılara yanaşmıyorum.
Ama geçmiyor, hafiflemiyor... Her anımda, her yerde...

Her şeyin reçetesi yazılıyor da bi bunun ilacı yok.
Bi bununla nasıl başa çıkacağımı bilmiyorum...  

Dert değil ama. Sadece bir his...

Hiç yorum yok:

Pages - Menu

Popular Posts

takip edenler

Blogger news

Blogroll

About

Blogger templates

Kişisel web sitesi Kişisel web sitesi