27 Eylül 2011

yol

'yürüdüğüm süre boyunca, pek çok şey düşündüm. oysa 'hiçbir şey düşünmemek üzere' çıkmıştım yola.'

iç sıkıcı cümlelerin üstünü çizdi önce. kaç yaşında olduğunu düşündü. kaç yılını aynı şeyi düşünerek geçirdiğini... 27 yaşında, bir baltaya sap olmakla, ağaç olmak, çiçek olmak arasında gidip gelen biri. elle tutulur bir başarısı yok. yaptıkları yapabileceklerinin garantisi filan değil. ortaya konulmayan yetenek, yetenek değildir. hiçbir şeye taahhütüm yok. bir tek şey dışında.

yol uzadıkça. ki yol uzamaz evet. açlık vücudumda sinyaller vermeye başladı. beynim de buna yemek hayalleriyle eşlik etti. nefis pizza görüntüleri gözümün önünden geçerken en güzelini kaptım, yanına da bir kırmızı. alerji yapan kırmızı. ama olsun. yürüdüm, biraz daha yürüdüm. tek istediğim temiz hava ve sessizlikken,  şimdi hayali bile lezzetli yemeğime ulaşmak en büyük hedefimdi. boş gün demek, boş işler peşinde koşmak demek değil mi? yollar, sarı yaprakları sanki benim şerefime misafir ediyor gibiydi. sarı yapraklarla ne tür bir atmosfer yaratmaya çalışıyordu bilmem ama sonbahar havasına girmiş bir cadde için fazla renkli ve fazla 'yazdan kalma'ydım. üstelik içime bakınca görünen renkler sepya değildi ve fotoğraf makinem de yoktu. her şeyi klişeye bağlama yeteneğimse hemen sağ cebimdeydi.

hedefe ulaşmak için, direncimi kaybetmeden, sabırla yoluma devam ettim. sanki neyin sabrı, neyin direnciyse?
ve ardından sahildeki cafeye geldim. temiz hava ve istediğim gibi olmasa da, yemek vaad eden masalar, sessizlik vaadetmiyordu. benimse insan fazlalığı baş düşmanımdı. ve bu; yalnızlıktan kaçarken, yine yalnızlığa sığınmanın en güzel örneğinin sergisiydi. süreli sergi.
cafeden yavaş ve kararlı adımlarla çıkarken bir b planım olmamasına rağmen, geri dönüş yoluna verdim kendimi. zaten a planım da yoktu. planlar heyecansız, plansızlık yorucuydu.

beni yolun gittiği yere ulaştıran dolmuşta seyrederken, yolculardan ilham alıp yaratıcılık hakkında düşündüm. ortaya çıkmayan yeteneği kelimelerle büyülesem? belki işe yarar. sonbahar tablosu değil, gece yarısı karanlıkta gelen kelimeler değerlidir. ve fakat anladım ki sigara tüttürmek bu işin 'olmasa iyi olur ama'sıdır. ki ama'dan sonraki her şeyin yalan olduğuna inanmasam da inanmak şu an işime gelir. sonuç olarak, sigara sağlığa zararlı fakat yaratıcılığa faydalıydı. üzgünüm ama yazarken, hiç kullanmadığım bir şeyin eksikliğini, körükleyiciliğini hissediyorsam, sebebi budur.

sonunda beni hayallerimdeki yemeğe ve yemek yeme keyfine olmasa da karın doyurucu bir şeylere ulaştırdı.
kırmızı yerine kola, pizza yerine hamburger yemek sarı yaprakları plastik böceklere dönüştürdü.

yol kısaldı. yol yakınlaştı, sevimsizleşti ve grileşti. rüzgar artık ben burdayım dedi. sahildeki insanlar üstlerine bir şey aldı. ben yola koyuldum.

bazı şeyler hiç olmaz. bazıları olur da sen anlamazsın. bazı yollar çok virajlıdır. bazıları dümdüz uzanır.
ve yol eve gelince biter. bütün yollar evimde biter. tüm yalnızlıklar, korkular, endişeler... her şey sende biter.

ledorita/27

Hiç yorum yok:

Pages - Menu

Popular Posts

takip edenler

Blogger news

Blogroll

About

Blogger templates

Kişisel web sitesi Kişisel web sitesi